Ege’de ‘Sarı Yaz’ Bir Başkadır!

Yazar Haber Merkezi

“Sonbahar sanattır, diğerleri mevsim.”

Ne de güzel demiş Cemal Süreya…yeşilden kızıla, kızıldan sarıya renk değiştiren yapraklarıyla sonbahar, farklı bir ışık saçan fotoğrafçılara ilham kaynağı olduğu gibi, ressamların tuvallerine de bambaşka güzellikler yansıtır, öyle değil mi?


Hakikaten başka bir mevsimdir ve Ege’de adına ‘Sarı Yaz’ derler onun için.  Suyun sıcaklığı 32 dereceyi bulur ve Eylül hatta Kasım sonuna kadar denize girilir birçok yerinde. İşte bu yerlerden biri olan Datça’dayım.

Mükemmel bir sarı yaz… sımsıcak deniziyle, limonata gibi havasıyla bu ortamı temmuz-ağustos aylarına değişmem doğrusu. tabii sakinliği de çabası… insan başka ne ister ki…

Datça Yarımadası’nın en belirgin yerlerinden birisi de antik kenti olan Knidos’ tur. İlk kent yapılarına bugünkü Özbel mevkiinde başlandığı bilinmekte olup, daha sonraları Reşadiye’deki alan ortaya çıkarılmıştır.  Ticaret ve liman kenti olan bu kente 4.yüzyılda ilk olarak Dorlar gelmiştir.

Bir de 11.yüzyılda yaşamın başladığı, bugünkü adıyla Eski Datça olarak anılan yerde en önemli olan taş yapılardır.  Birbirinden güzel begonviller ise taş evlerin dış cephelerine renk katarlar. Begonvil ve taş evler bu eski kentin ayrılmaz ikilisidir ne de olsa… El sanatlarıyla, evleriyle ve buraya simge olmuş şairi Can Yücel ile unutulmaz bir kenttir. İnanın her sokağı ayrı bir sanat eseri gibidir. Orta çağ kentlerinin sanat kokanlarındandır Eski Datça.

Gelelim deniz ve koylara…

Datça’da tam 52 koy var. Gez gez bitmez bunlar. Ama en güzellerini sıralamak istiyorum sizlere.

En yakın koyu Kargı’da deniz harika! Özel ‘beach’leri olduğu gibi, Kargilos adlı otelin denize nazır odaları da şahane görünüyor ama en sevdiğim üç koyu var ki; Bunlar Mesudiye köyüne bağlı olup, ilki Hayıtbükü’dür. Ovabükü ve ardından denizin renginin açık maviye dönüştüğü Palamutbükü bana göre en güzelleri… bir de aralarında Akvaryum koyu yer almaktadır. Lütfen burada denize girerken gözlük takın ve rengarenk balıklarına bakarak yüzün. Mesudiye köyü bütün güzel koyları bünyesinde barındırıyor gerçekten.

Kekik, badem ve ekmeği

Dağlarından toplanan mis gibi kokan kekiğiyle, en sevdiğim ve buraya has tadıyla tarçınlı betçe ekmeği benim için çok özel lezzetleridir. Bir de en önemlisi var, ki o da bademidir. Yeni açılan Datça Badem kurabiyecisi de uğrak yerlerimden birisi oldu. Girit kurabiyesi gibi yuvarlak küçük ama içinde bol parça badem bulunan Datça kurabiyesi almak için özel kuyruk bekledim, peki değer mi?  Evet, kesinlikle değer… hatta kuyrukta bekleyenler, öncekilere ‘aman az alın da bize de kalsın’ şeklinde uyarıda bile bulunuyorlarmış. Öyle ya, beklediğine değsin insanların…

Hemen hemen her yerinde rastladığım bir duvar yazısı var Datça’nın… O da şudur:

“Acelen varsa, ne işin var Datça’da”

Bence de burası için çok yerinde bir söz…

Datça kesinlikle acele edenlerin yeri değil, tam tersine hayatı sindire sindire yaşayanların yeri… o nedenle, bu söze uymayanlar Datça’ya uğramasınlar boşuna…

Filiz Sever

tourmag turizm dergisi

İLGİLİ HABERLER