Özdinç Akdel ile Röportaj

Yazar Elif Türkoğlu

Özdinç Akdel’e röportaj isteğimi kabul ettiği için bir kez daha teşekkür ederim.

Elif Türkoğlu: KKTC’deki siyasi atmosferi ve geleceği nasıl değerlendiriyorsunuz? Seçim sonuçları, uluslararası ilişkiler ve diplomasi açısından nasıl bir etkiye sahip olabilir?

Özdinç Akdel: KKTC’deki siyasi atmosfer –bilindiği üzere– Türkiye’deki iktidarın Kıbrıs’ın kuzeyiyle ilgili siyasetiyle şekilleniyor. Gerek federal çözümden yana olan ana muhalefet, gerekse de şu an iktidarda olan partiler, aralarında net farklılıklar olsa dahi Türkiye ile olan ilişkilerinde uyumlu davranmayı tercih eden partilerdir. Ki bu da KKTC genelinde Türkiye karşıtlığı gibi gösterilen kesimlerin çok marjinal olduğuna işaret ediyor. Seçim sonuçlarına baktığımızda verilen mesaj çok açık: İktidara olan güven nerdeyse sıfırlanmış durumda; ana muhalefetin ise (tek vekil için yapılan bir seçimde) seçim kazanması siyasi eğilim belirleme açısından pek bir anlam ifade etmiyor, çünkü sadece taraftar desteği ile sınırlı kalmış bir tercihin sonucu olduğu gerçeği var karşımızda. Bildiğiniz gibi katılım yüzde otuz civarında oldu. KKTC siyasetinin “uluslararası” düzeyde kuracağı diplomatik ilişkiler yine Türkiye’nin yönlendirmesiyle gerçekleşebileceğinden seçim sonuçlarının bir etki edeceğini sanmıyorum. Türkiye’deki iktidarın siyasi tercihleriyle şekillenebilecek bir durumdur bu…    

Elif Türkoğlu: KKTC’deki seçim sonuçları ve siyasi değişimlerin toplumun günlük yaşamına etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu değişimlerin halkın beklentileri ve ihtiyaçları açısından önemli sonuçları olabilir mi?

Özdinç Akdel: KKTC’de kullanılan para birimi Türk lirasıdır. KKTC’nin özerk sayılabilecek bir ekonomik yapısı yok, Türkiye’nin desteğiyle ayakta duran bir ekonomi söz konusu. Tanınmamış bir devlet olduğundan doğrudan uluslararası ticari bir girişimde bulunulması imkânsız. Bazı ürünlerde –örneğin Hellim gibi– özellikle Arap ülkeleriyle ilgili bir hareket var ama hacmi küçük. Türkiye’deki enflasyon neyse bize yansıması iki katı oluyor. Türkiye ve KKTC arasındaki ithalat ve ihracat dengesi – daha doğrusu dengesizliği ve orantısızlığı seçim sonuçları ne olursa olsun hükümet programlarıyla üstesinden gelinebilecek bir durum değil. Türkiye’nin bu konuda yapması gereken şey bu dengesizliği giderecek ticaret hacminin gözden geçirilmesidir… Kanımca toplumun tek beklentisi bir an önce adaya çözüm gelmesi ve günlük yaşamdan gelecek planlamasına kadar belirsizliğin ortadan kalkması. Bunun da önünü açacak olan yine Türkiye’dir.

Elif Türkoğlu: Seçimlerdeki düşük katılım oranı, KKTC’deki siyasi partilerin ve siyasetin geleceği için nasıl bir mesaj vermektedir? Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz, görüşleriniz nelerdir?

Özdinç Akdel: Az önce dile getirdiğim gibi toplumun siyaset tarihinde ilk kez ortaya çıkan bir sonuç var karşımızda. Kazananın meşruiyetini bile sorgulatan çok düşük bir katılım söz konusu. Mesaj açıktır: siyasete –nerden gelirse gelsin– güven oldukça zayıflamış durumda. Siyasi partiler açısından bakacak olursak, özellikle iktidarda olan büyük parti Ulusal Birlik Partisi, yeniden kurgulanmış bir partidir. Parti başkanlığı seçimlerinde çok zayıf bir destek alan birisi olarak şu an başbakan ve ülke yönetiyor. Seçimlere katılımın düşük olmasının bir diğer nedeni de bu: “Seçtiklerimiz değil Türkiye’nin atadıklarıyla yönetilmeyi uygun bulmuyoruz.” Kıbrıs Türk toplumu çok sıkı bağlarla Türkiye’ye güvenen bir toplumdur, bunun zedelenmesi bir gücenme durumu yaratabilir ki, akıbet de öyle oldu. Sanırım bu seçimlerdeki en dikkate alınması gereken mesaj budur. Seçimlerde (iyi niyetle de olsa) Türkiye’nin müdahalesi ters tepiyor.

Elif Türkoğlu: “Kıbrıs Sorun Olmaktan Çıkarsa” adlı yazınızda belirttiğiniz gibi, KKTC siyasetindeki belirsizlik ve ekonomik zorluklar, adanın genel kalkınması ve geleceği açısından nasıl bir tehdit oluşturmaktadır? Bu sorunlarla başa çıkmak için atılması gereken adımlar neler olabilir, ne dersiniz?

Özdinç Akdel: Siyasetin sanat gibi yaratıcı yönleri vardır. Nerde ne zaman neyi ne kadar isteyeceğimizi hesaplarken, olasılıklar ve imkânsızlık kendi ulusal kazanımlarımız üzerinden hesaplanmalı. Sadece ne isteyeceğimiz değil ne istemeyeceğimiz de geleceği tasarlamadaki iradenin belirleyicisi olabilir. Zamanı iyi koklamak lazım. Her hamlenin bir kazanım hamlesine dönüşmesi lazım. Bu, bir al-ver sürecidir; siyaset bunun için vardır, diplomasi bunun için vardır. Evet, tüm koşulların işaret ettiği bir tek nokta vardır: Kıbrıs sorununun BM parametreleri içinde bir çözüme ulaşması. Evet, nerdeyse yarım asırlık bir çözümsüzlük süreci yaşandı ancak Rumlar bir Türk tezi olan federal çözümden artık kaçamayacaklarını anlamış durumdadırlar; hatta çerçevesi esnetilmiş bir gevşek federasyona bile hazır olduklarını görebiliyoruz. Bu tamamen Türkiye’nin Kıbrıs’la ilgili dış politikasındaki siyasi başarısıyla ilgilidir. Annan Planı’nın Rumlar tarafından referandumda reddedilmesi artık Rum toplumu içinde de bir ihanet olarak algılanıyor. Türkiye o dönemde şimdiki lider Sayın Erdoğan’ın öngörüleriyle doğru bir adım atmıştı ve arkasından gelen bazı AB açılımları da o sayede oldu. Örneğin bugün AB’nin Kıbrıs Cumhuriyeti üzerinden olsa da KKTC’ye ayırdığı ekonomik katkı bu hamleyle elde edilmiştir. Sanırım şimdi yine yeni bir açılım zamanı kendini dayatıyor.          

Elif Türkoğlu: “Kıbrıs Sorun Olmaktan Çıkarsa” adlı yazınızda Türkiye’nin KKTC’deki siyasi eğilimlerini ve politikalarını gözden geçirmesi gerektiğini belirtmiştiniz. Sizce Türkiye’nin Kıbrıs politikalarında hangi değişiklikleri yapması gerekmektedir, bu durumu nasıl yorumlarsınız?

Özdinç Akdel: Ben Türkiye’nin Kıbrıs’la ilgili her zaman rasyonel bir siyaset izlediği kanısındayım. Son masaya sürdüğü ve imkânsız bir dayatmaymış gibi görünen “iki ayrı eşit egemen devlet” hamlesi de Rumların baskıcı ve hegemonik isteklerini dizginlemek için düşünülen bir hamledir diye düşünüyorum. Federal çözüm zaten siyasi eşitliği gözetiyor ve egemenlik de paylaşılmış bir egemenliktir ayrı değil. Diğer yandan, sanırım Doğu Akdeniz’de ortaya çıkan doğal gaz kapasitesi de bir anlaşmanın kapıda olduğu kanaatini de beslemiş oluyor. Her halükarda adadaki bir çözüm Türkiye’nin çıkarlarına uygun düşen bir “kazan kazan” durumu yaratacaktır. Üstelik ekonomik açıdan, ticaret hacmi açısından, Türkiye’nin üstünlük kuracağı bir ortamdan bahsediyoruz. Sayın Erdoğan’ın bu hesaplamaları yapacak bir liderlik kapasitesinde olduğunu biliyoruz… Türkiye’nin Kıbrıs politikası sadece Kıbrıs’la sınırlı değil, Doğu Akdeniz, Orta Doğu ve diğer dünya ilişkilerini de etkileyecek evrensel bir politika niteliğindedir. Buradan bir perspektif açmak ve özellikle doğal gaz üzerinden Avrupa’nın enerji politikalarına güçlü bir konumda taraf olmak Türkiye’nin kaçırmaması gereken miladi bir fırsattır diye düşünüyorum. Hele Rusya-Ukrayna savaşlarının tırmandırıldığı bu tarihsel süreçte Türkiye’ye önemli bir paydaşlık erki kazandırma açısından Kıbrıs sorun olmaktan çıkarsa Türkiye’nin Orta Doğu’da önemli bir aktör olacağı çok açıktır. Bunu istemeyenler Kıbrıs sorununun uzamasını isteyeceklerdir mutlaka, çünkü Türkiye’nin gücünü sınırlı tutmak için onu her zaman bir sorunlar sarmalının içinde boğuşmasını isteyenlerdir. Siyasi akıl Kıbrıs’ın sorun olmaktan çıkmasını işaret ediyor… Zaten federal çözüm Türk siyasetinin bir zaferidir. Yapılacak tek şey güçlü bir iradeyle masaya oturmak ve Rumların egemenliğinde olan Kıbrıs Cumhuriyeti yerine tüm adada söz sahibi olunacak federal Kıbrıs’ı inşa etmektir. Sürüncemede olan her şey mutlaka bir gün tükenmenin eşiğine gelir. Sırt çevirmekle değil yüz yüze gelerek hesaplaşmak daha onurlu bir tavırdır diye düşünüyorum. Bu yüzden çok yakın bir zamanda görüşmelerin kati bir sonuca yönelik başlayacağına olan umudum tükenmemiştir; çünkü böyle bir siyasi zekânın Türkiye’nin başında olduğunu görüyoruz. 

Özdinç Akdel Kimdir?

Özdinç Akdel / KKTC Gazimağusa / Eğitimci / Araştırmacı Yazar

Özdinç Akdel, 1963 yılında Kıbrıs’ın Gazimağusa kazasında doğdu. İlk ve orta öğretimini yine Gazimagusa’da tamamladıktan sonra 1981 yılında Namık Kemal Lisesinden mezun oldu. Lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi, Matematik Bölümünde tamamladı. Vatani görevini tamamladıktan sonra 1989 yılında Dr. Fazıl Küçük Meslek Lisesinde göreve başladı. Daha sonra Canbulat Özgürlük Ortaokuluna Matematik öğretmeni olarak tayin oldu. Aynı okulda Başmuavinlik görevini yürüttü. Öğretmenlik yaptığı süre içerisinde matematiği öğrencilerine sevdirmek için çeşitli projelere imza attı. Matematik olimpiyatlarında ödüller aldı. Sporun insan hayatındaki önemini çok iyi bilen Özdinç Akdel, gençlere sporu sevdirebilmek adına Çamlık Spor Kulübü voleybol takımı başkanlığını yürüttü. Bora Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı, birçok spor kulübünün de yönetim kurulunda üye olarak görev aldı. Eğitimde öğrenci odaklı bir misyon üstlendi ve gençlerin matematik ve sporla hayata daha iyi hazırlanması için özveri ile çalıştı. Eğitim dünyasında çağın gerektirdiği, Kıbrıslı gençlerin Eğitiminde 4.0 yakalamaları için çalışmalar yapmak ana hedefi oldu. Akdel, Ulusal ve Uluslararası Ekonomi ve iş Dünyası dergilerinde eğitim, kültür, sanat ve ekonomi üzerine makaleler yazmaktadır. Yazıları Türk –Arap İş Dünyası, Avrupa ve Avrasya bölgesi iş insanları tarafından takip edilmektedir. Özdinç Akdel’in yapmış olduğu çalışmalar ve gençlerin eğitim ve spor alanında hayatlarına sağladığı katkılardan dolayı “Yılın Eğitimcisi” ödülünü aldı.

tourmag turizm dergisi

İLGİLİ HABERLER