Dünden bugüne Küba

Yazar Barış Kadıoğlu

Sizlere tüm dünyanın merak ettiği Küba’dan seslenmek istiyorum. Hani o sokaklarda dans eden, özgür ve mutlu insanların ülkesinden… Buyurun, gezip gördüklerim ve kendi yorumumla hep beraber Küba ‘ya gidelim…

Öncelikle gerçekten Küba’yı yaşamak istiyorsanız 5 yıldızlı otellerde değil, halkın içinde olmanız gerek, ki ben hep öyle yaptım. Böylece gezilerinizi hem daha ucuza getirir hem de Küba’yı daha yakından tanımış olursunuz. Unutmadan Küba’da iki tur para kullanıyorlar; birincisi turistlerin kullandığı CUC (Cuban Convertible Peso), ikincisi ise halkın kullandığı CUP (Cuban Peso). 1 CUC, 1 Amerikan Doları demek. Fakat siz yine de Küba’ya giderken Amerikan Doları değil, Euro ya da Kanada Doları alın, çünkü Amerikan Doları bozdurduğunuzda daha çok komisyon ödersiniz.

Sizlere mümkün olduğunca Küba’yı objektif olarak anlatmaya çalışacağım. Yalnız önce Küba’ya gitmek isteyenlerin hayal kırıklığı yaşamaması için bir tavsiyede bulunmak istiyorum; Küba’ya eğer turist olarak deniz ve güneş için gidecekseniz hiç zahmet etmeyin, dünyanın parasını da ödemeyin. İnanın ki Ege ve Akdeniz’de çok daha iyisini bulursunuz. Ancak ‘Yok ben gezgin olarak gideceğim. Küba halkını, kültürünü görmek istiyorum’ diyorsanız, o zaman Havana, Santiago de Cuba, Trinidad ve Cienfuegos’u mutlaka tavsiye ederim.

barış kadıoğlu
1984’TEN BUGÜNE DEĞİŞEN BİR KÜBA

1984 yılının aralık ayında ilk defa Varadero Havaalanı’na indiğimde çok şaşırmıştım. Küçücük derme çatma bir havaalanıydı, çünkü o dönemde Küba henüz turizme açılmamıştı. Şu anda Varadero Havaalanı tamamen değişmiş durumda ve son derece modern, büyük bir havaalanı olmuş. Havaalanından çıktıktan sonra bizi otellerimize götürecek otobüsleri hazır bulduk. Otele yerleştikten sonra ise yaşantımda gördüğüm en güzel dans gösterisine şahit oldum ve ilk kez Karayip dans gösterisini izledim.

Ertesi gün Küba hakkında bilgi vermek için bir toplantı düzenlendi. Bu toplantıda benim en çok ilgimi çeken; “Otel çalışanlarına bahşiş vermeyin ve çok fazla para bozdurmayın, çünkü ihtiyacınız olmayacak” telkinleri oldu. Akşam ve sabah kahvaltısı ise pakete dahildi. Öğle yemeği için bir hamburger ve içecek 1 dolar tutuyordu. Ben rehberlerimiz Omar ve Pepe ile dost oldum. Bahşiş verilmemesinin nedenini sorduğumda Pepe; “Burada bir işçinin ücreti aylık 200 peso, bir doktorun aylık ücreti de öyle. Eğer otel çalışanları ekstra bahşiş alırsa aradaki denge bozulur” demişti.

Küba
HERKES İÇİN İŞ SAHASI YARATMAYA ÇALIŞAN BİR ÜLKE

Varadero Küba’nın en önemli turistlik şehri… Aynı zamanda dünyanın en güzel kumsallarından birine de sahip. 1980’lerde Küba turizme yeni yeni açılırken, bütün şehirde Oasis, Kawama, Atabey, National ve şimdi ismini hatırlayamadığım bir otelle toplam beş otel vardı. Şimdi ise 50’nin üstünde var. 1984’te şehrin bir ucundan diğer ucuna yarım saatte yürümüştüm, şimdi otobüs ya da taksi kullanmanız şart. Otelde bize bir de yemek fişi vermişlerdi, o fişle istediğimiz otelde akşam yemeği yiyebiliyorduk. Şimdi ise bir otelde kalıyorsanız, başka bir otele girmeniz dahi mümkün değil. Dikkatimi çeken bir diğer nokta, bir kişinin işini beş kişinin yapıyor olmasıydı. Pepe’ye bunu sorduğumda, “Devlet herkese iş sahası yaratmaya çalışıyor” demişti.

Küba
“ÇOCUKLAR BİZİM GELECEĞİMİZ”

İnsanlar iş saatinden sonra kendilerini geliştirmek için akşam okuluna gidiyordu. Küba’da her aileye aylık ihtiyacı olan temel gıda maddeleri; pirinç, ekmek, şeker, un, tavuk, et, yumurta, tuz bedava… İlaç ve sağlık için de para ödemiyorlar. Ayrıca barınma sorunu da yok. Devlet herkese ev veriyor ve çok az bir para alıyor. O dönemde Küba, sosyalizmi uygulayan en iyi ülke diye düşünmüştüm. Bunlar Küba’da hala geçerli. 1990’ların sonunda Havana’da arkadaşımı ziyaret ettiğimde, birisi yeni doğan bebeği için süt getirmişti. Devlet yeni doğan bebeğe eve kadar süt getiriyor yani. Çocuklar için ise yaşlarına göre hangi yiyeceklere ihtiyaçları varsa devlet karşılıyor. Zaten Varadero’dan Havana’ya giderken yol boyunca gördüğüm panolardan birinde “Çocuklar bizim geleceğimiz” yazıyordu.

1980’lerda Küba’da halkın kullandığı araç haricinde sadece turistlerin kullandığı ve devlet kontrolünde olan taksiler vardı, bu taksileri sadece turistler kullanırdı. Şimdi yine devlet kontrolünde, ancak artık insanlar özel araçlarını turistler için kullanabiliyor. Bana “Eğer bir hasta varsa, Küba’daki bütün araçlar yolcusunu indirip (yolcu Fidel Castro olsa dahi), o hastayı hastaneye yetiştirmek zorunda” denmişti. Bence bir devleti devlet yapan üç önemli unsur var; birincisi adalet sistemi, ikincisi eğitim, üçüncüsü ise sağlık sistemi. Bunların üçü de 1984 yılında Küba’da çok iyiydi, hala da öyle…

Küba
ADALETLİ VE EŞİT ÜLKE

Eğitim alanında ise şöyle bir olayı anlatmak isterim; Amerikalı bir kadın öğretmenin hikayesi bu… Öğretmen once Küba’da tüm ilkokulları dolaşmış ve çocuklara “İleride ne olmak istersiniz?” diye sormuş. Çocukların büyük çoğunluğu bu soruya “Doktor olmak istiyoruz” cevabını vermiş. Aynı soruya Amerikalı çocuklara yönelten öğretmen yine aynı cevabı almış ama bir farkla. Kübalı çocukların doktor olmak istemelerinin sebebi insanlar yardım ederek faydalı olmak iken, Amerikalıların sebebi daha fazla para kazanmak olmuş.

Küba’da genel anlamda eğitimin çok geliştiğini görüyoruz. Okuma yazma oranı yüzde 100 iken, gençlerin çoğunluğu birden fazla dil biliyor. Bunun yanında adalet sisteminin en iyi işlediği ülkelerin başında geldiğini de söyleyebilirim. Orada satın alınabilecek savcı ve hakim bulmanız mümkün değil. Bunun yanında Küba’da dil, din, ırk ayrımını da asla göremezsiniz. Sanıyorum siyahilerin en özgür olduğu ülkelerin başında yer alır. Küba halkının son derece sıcakkanlı olduğunu da söylemeden geçmek olmaz. Şarkı ve müzik, hayatlarının merkezinde. Küba’da hiçbir yerde olmayan bir şey var, o da şu; herkes eşit, herkes yasalar karşısında aynı noktada.

KÜBA’DA TURİZM

Küba, turizme diğer Karayip adalarından sonra başlamış olmasına rağmen kısa sürede hepsini sollamayı başarabilmiş. Küba ekonomisinin 1990’lı yıllara kadar Sovyetler’in ticarette sağladığı yardımlardan dolayı iyi olduğunu biliyoruz. Ancak 90’lardan sonra Sovyetler yardımı kesince zor duruma düşmüş. Bu sebeple de o yıllardan sonra ülke turizmi gelişmeye başlamış. Kanada ve İspanya’daki iş adamları da Küba’da oteller açınca, çalışan personelin bir kısmı İspanya’ya giderek turizm sektöründe eğitim almış. Bu ekonomik kriz, Hugo Chavez’in Venezuala’da iktidara gelmesine kadar devam etmiş. Chavez iktidara geldikten sonra Küba ile ilişkilerini geliştirmiş.

KÜBA’DAKİ REFORMLAR

Küba’nın değişimi ise, Raul Castro’nun devlet başkanı olduğu zamana denk geliyor. Bu aynı zamanda bir dizi reformun da başlangıcı. Cep telefonu, bilgisayar, ev aşyaları ve daha birçok tüketim malının satışındaki sınırlandırmanın bu dönemde geldiği biliniyor. 1990’lara kadar kimsenin evinde televizyon görmemiştim, şimdi hemen hemen herkesin evinde televizyon var. Cep telefonu oldukça yaygınlaştı ama internet hala sorun… Turistik otellerin haricinde internet yaygın değil, otelde ise yarım saat için 5 doları gözden çıkarmanız gerekiyor. Bununla beraber özellikle eski Havana’da gösterişli, İspanyollardan kalma, boyası dökülen tarihi binalar şimdi bakımlı ve boyalı… Küba’daki evlerin pencere ve camları yok, panjur kullanıyorlar. Diğer Güney Amerika ülkelerinde olduğu gibi hırsızlık falan da yok. Dünyanın en güvenli ülkelerinden biridir diyebilirim. Zaten yasaları çok ağır… Özellikle turistlere yönelik bir saldırı ya da çocuk ve kadına yönelik şiddetin cezası oldukça ağır…

NOT: Bu yazının devamı niteliğinde olan ve Küba’da gezilecek yerleri anlattığım kısım, önümüzdeki günlerde TOURMAG sayfalarında yayınlanacak…

BARIŞ KADIOĞLU

tourmag turizm dergisi

İLGİLİ HABERLER