30 yılı aşkın süredir dünyanın dört bir yanına yaptığı gezilerle insanlara keşfetme duygusunu aşılayan turizmci ve rehber Faruk Pekin’in yeni kitabı ‘İstanbul Şehrin Sırları’ raflardaki yerini aldı. Kitapta yaklaşık on bin yıllık kesintisiz yaşamı, eşsiz coğrafyası, kültürü, mimarisi, tarihi ve insanıyla İstanbul’a ait pek çok detaya ulaşacaksınız. Pekin’le kitabın imza gününde buluşup İstanbul ve kitabı hakkında konuştuk.
Yedi bölümde İstanbul
Son bölümde ise yazar, sizi Kapalıçarşı’da, Mahmutpaşa’da, Tahtakale’de, Süleymaniye’de, Zeyrek’te, Fatih’te, Cerrahpaşa’da, Samatya’da, Galata’da, Pera’da, Beşiktaş’ta, Boğaziçi’nde, Üsküdar’da, Kadıköy’de, Bakırköy’de, Yeşilköy’de ve Adalar’da adım adım dolaştırıyor; karşınıza çıkan her sokağı, o sokaklarda her yapıyı bir bir tanıtıyor.
İstanbul’un simgesi tabii ki Ayasofya!
– 30 yılı aşkın zamandır İstanbul’da geziler düzenliyorsunuz. Bu süreçte İstanbul’un değişimini geçmiş ve bugünle kıyaslayarak nasıl görüyorsunuz?
– Bugün ultra megakent bir İstanbul var. Tabi bu modern halini taşırken çok şeylerini de yetirdi. Ama ben hiç bir zaman kitabın önsözünde de belirttiğim gibi nostalji yapmıyorum. Zenginlik ve yoksulluk bir arada oluyor. Tarihle modernite İstanbul’da üst üste oturmuş vaziyette. Böyle bir bilinemezlik yeri. Bu durum burayı üstün kılıyor. Cıvıl cıvıl yaşayan bir kent. Bilinmezlikler İstanbul’u çekici kılıyor. Bu canlılık beni daha çok ayakta tutuyor.
– Her şehrin bir sembolü vardır. Londra’da Big Ben, Paris’te Eyfel Kulesi gibi. İstanbul’un simgesi sizce neresi?
– Topkapı Sarayı’ndan başlayıp boylu boyunca uzanan İstanbul silueti çok etkileyici. Simge olarak ise bence Ayasofya. 17 Ağustos depremi olduğunda İsveç’te gezideydim. Türkiye’deki bir arkadaşım aramıştı. Ben o konuşmayı da unutmuştum. Ona ilk sorum ‘Ayasofya’ya bir şey oldu mu?’ olmuş. 1500 yıldır ayakta olan bir yapıdan bahsediyoruz.
Kent bilincini geliştiremedik
– Kentin gelişim ve değişimini nasıl yorumlarsınız?
– Tabi çok yapıyı da kaybettik. Daha da kötüsü kent bilincini geliştiremedik. 40 yıl önce başka davranabilseydik bu bilinç bambaşka bir yerde olurdu. Mesela Roma ve Osmanlı’da olan hamam ve çeşme kültürümüz geriledi. Ama her şeye rağmen hâlâ cıvıl cıvıl olması bu kenti çekici kılıyor.
– Yurt dışından gelip turlarınıza katılan insanların İstanbul hakkındaki algıları nedir?
– Çoğunlukla dışarıdan bakanlar için İstanbul, Doğu’ya açılan bir kapı durumunda. Batılı ama Doğu’nun bir parçası ama Batı’dan da izler taşıyor. Genç kuşaklar ise biraz modernite açısından da bakıyor bu kente.
– Kitapta okuyuculara vermek istediğiniz mesaj nedir?
Ben bu kitapta İstanbul’un zenginlikleriyle kaybolanlarını bir arada sunmaya çalıştım.
Alfa Yayınları, 298 sayfa