Diyarbakır’da mezarı bulunan hükümdar I. Kılıçarslan kimdi?

Yazar Haber Merkezi

Anadolu Selçuklu hükümdarı 1. Kılıçarslan’ın ve ve kızı Saide Hatun’un Diyarbakır’ın Silvan ilçesindeki kayıp mezarı tespit edildi.

Sultan 1. Kılıçarslan’ın Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde olduğu bilinen mezarı Kubbetü’s-Sultan’ın bulunması için Dicle Üniversitesi bünyesinde komisyon kuruldu. 

Mezar yeri tespit çalışmaları kapsamında, Bağlar Mahallesi’nde bulunan iki tarihi mezarda kazı çalışması başlatıldı. Üç gün süren çalışmalarda mezarlarda bulunan kalıntılar, incelenmek üzere Dicle Üniversitesi’ne götürüldü.

Diyarbakır Dicle Üniversitesi (DÜ) Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakoç, mezarla ilgili şu bilgileri verdi:

”Sultan 1. Kılıçarslan’ın, Habur Çayı’nda boğularak şehit olduğu ve Silvan’da defnedildiği biliniyor ama mezar yeri bir türlü tespit edilemiyordu. 2 tarihçi, 1 sanat tarihçisi, 1 arkeolog ve 1 yazma eser uzmanından oluşan komisyonumuz, veriler ışığında Silvan’daki muhtemel yerleri inceledi. Yöre halkıyla hep temas halinde olundu.”

“Güzel haber bu hafta içinde geldi. Silvan merkezindeki Orta Çeşme Parkı’ndaki türbede iki mezarın, Kılıçarslan ve kızı Saide Hanım’a ait olduğu komisyonumuz tarafından belirlendi. Anadolu tarihine ışık tutacak olan bu gelişmenin Diyarbakır ve Silvan için hayırlı neticeler vereceğini temenni ediyor, başta Valimiz Münir Karaloğlu olmak üzere katkı sunan herkese üniversitem adına teşekkür ediyorum.”

Çalışmalarımızı gece gündüz büyük bir titizlikle yürüttük

Dicle Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Zerzevan Kalesi Kazı Başkanı Doç. Dr. Aytaç Coşkun ise yaklaşık 35 metrekarelik alanda kazı çalışmaları yaptıklarını ve 2 metre derinliğe indiklerini söyledi.

Coşkun, “2 metre derinliğe indikten sonra hem mezarlara ulaşıldı hem de türbeye ait temellere ulaşıldı. Arkeolog ekibimiz çok titiz bir şekilde çalıştı. Hem Diyarbakır müzesinden hem de üniversitemizde kendi oluşturduğumuz kazı ekibimiz vardı. Tabi bilim konusundaki hocalar olarak da bu verileri hızlı bir şekilde değerlendirdik. Bununla ilgili önemli sonuçlara ulaştık. Tabi şu an çalıştığımız alan aslında Anadolu Selçuklu’nun en önemli hükümdarının mezarıydı. Bu nedenle çalışmalarımızı gece gündüz büyük bir titizlikle yürüttük ve sonuca ulaştık” dedi.

İkinci mezar Kılıçarslan’ın kızı Saide Hatun’a ait’

Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan Yıldız da Silvan ilçesinin, sultanların gömülü olduğu bir yer olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi:

“Antropologlarımızın yaptığı çalışmalarda 1. Kılıçarslan’a ait olduğunu düşündüğümüz mezarda yatan kişinin erkek bir şahıs olduğunu, ikinci mezarın da bir bayana ait olduğu tespit edildi. Dolayısıyla birinci mezarda yatan kişinin 1. Kılıçarslan olduğu, ikinci mezarda yatan kişinin de kızı Saide Hatun’a ait olduğunu söyleyebiliriz. Yapılan çalışmalar neticesinde elde edilen verilen doğrultusunda Silvan’da olduğu bilinen, bugüne kadar mezarı gün yüzüne çıkarılamayan 1. Kılıçarslan mezarının bütün verileri ile tespit edildiğini söyleyebiliriz. Çalışmada emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”

Türbenin taşları Selçuklu dönemine aitti’

Prof. Dr. Mehmet Karakoç yaptığı açıklamada, şimdiye kadar yapılan farklı çalışmalarda mezar yerinin net olarak tespit edilemediğini söylüyor. 

Karakoç, “Kültür ve Turizm Bakanlığıyla yapılan kazı çalışmaları sonrası önemli bulgular elde edildi. Bu mezardaki kişiler yaş ve cinsiyet olarak o döneme uyuyordu. Mezarın ve türbenin taşlarının şekli yine Selçuklu dönemine uygundu. Bu, hem Silvan hem Diyarbakır tarihi açısından olaylara farklı bir bakış açısı getirecek.” diyor.

Prof. Dr. İrfan Yıldız ise çalışmaların 5. gününde iki mezarın ve bir duvar kalıntısının ortaya çıkarıldığını, o gün akşama kadar yapılan çalışmalarda kalıntıların tamamıyla ortaya çıkarıldığını bildirdi.

“Kazıda çıkan kitabe parçaları dönemin yazı stili özelliklerini gösteriyor. Birinci mezarda yatan kişinin 1. Kılıçarslan, ikinci mezarda yatan kişinin ise kızı Saide Hatun olduğunu söyleyebiliriz. Yapılan çalışmalar neticesinde elde edilen veriler doğrultusunda Silvan’da olduğu bilinen yalnız bugüne kadar mezarı gün yüzüne çıkarılamayan 1. Kılıçarslan’ın mezarının bütün verileriyle tespit edildiğini söyleyebiliriz.”

Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Kılıçarslan kimdi?

1. Kılıçarslan, Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın oğlu ve ikinci Anadolu Selçuklu sultanıydı.

I. Kılıçarslan büyük bir ihtimalle 1079 yılında doğdu. Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu babası Süleyman Şah’ın 1086 yılında Suriye seferinde sırada Antakya’da bulunan Kılıçarslan, babasının Melik Tutuş’la mücadelesi sırasında ölümü üzerine Vezir Hasan b. Tâhir’in koruması altında Antakya’da kaldı ve  1087 ilkbaharında Antakya’ya gelen Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Melikşah’ın emriyle İsfahan’a gönderilerek orada göz hapsinde tutuldu. 

Kılıçarslan, Sultan Melikşah’ın 1092 yılında vefatından sonra kardeşi Kulan Arslan ile birlikte Anadolu’ya döndü. Kimi kaynaklara göre Melikşah’ın ölümünden sonra meydana gelen taht kavgaları sırasında ortaya çıkan karışıklıktan yararlanarak kaçtılar; kimi kaynaklara göre Büyük Selçuklu tahtına çıkan Sultan Berkyaruk’un izni ile Anadolu’ya geçebildi.

İznik’ te yönetimi ele alan Kılıçarslan, bir taraftan babası Süleyman Şah’ın ölümünden beri dağılmış bulunan Devletin birliğini kurmaya çalışırken, bir taraftan da Bizans’a karşı sürdürülen mücadeleyi devam ettirme taraftarıydı. İlk önce İznik’i kuşatmış olan Bizansordusunu geri çekilmek zorunda bıraktı. Daha önce Bizans tarafından ele geçirilen topraklar yeniden almaya çalışıldıysa da başarılı olamadı. Yıllardan beri Bizans’a karşı savaşan İzmir Beyi Çaka Bey’le Bizans’a karşı ortak harekete geçmek istedi.  Bu sebeple Çaka Bey’in kızı ile evlenerek onunla akrabalık kurdu.

Türkler, Bitinya bölgesindeki Bizans topraklarına akınlar düzenlediler

Bu sıralarda kayınpederi Çaka Bey, Bizans’ın elindeki Adramytteion (Edremit) kentini ele geçirip Abydos’u kuşattı. Bizans imparatoru Aleksios, Kılıçarslan’ı Çaka Bey’e karşı kışkırtarak kendisine karşı ortak hareket etmelerini önlemeye çalıştı. Çaka Bey’in gittikçe güçlenmesini kendisi açısından endişe verici bulan Kılıçarslan, Bizans ile anlaşarak Çaka Bey üzerine yürüdü. Yeteri kadar askeri gücü bulunmayan Çaka Bey, Sultan ile anlaşmak amacıyla onun yanına gitti. Ancak anlaşma taraftarı olmayan Kılıçarslan kayınpederini öldürdü.

Çaka Bey’in ölümünden sonra Kılıçarslan ve imparator I. Aleksios Komnenos aralarında varmış oldukları anlaşmanın devam etmesine karar verdiler. Ancak bu barış dönemi kısa sürdü ve  Türkler Bitinya bölgesindeki Bizans topraklarına akınlar düzenlemeye başladı. Bizans İmparatoru Türk akınlarına karşı Sapanca gölünün güneyinden İzmit körfezine uzanan bir kanal kazdırıp içini su ile doldurarak Türklerin İzmit çevresine girmesini engellemek istediyse de bu projeyi tamamlamadan Mayıs 1096’da Haçlı Kuvvetlerinin Tuna’yı aşarak İmparatorluk topraklarına girdiğini öğrendi.

Haçlı Seferlerine çıkan ilk ordu 1 Ağustos 1096’da İstanbul’a vararak Boğaz’dan Anadolu’ya geçirilerek Yalova yakınlarındaki Kibotos karargâhına yerleştirildi. Haçlılar böylece Türkiye Selçuklu Devleti’nin sınırına ulaşarak yağma akınları yapmaya başladı. İmparator Aleksios’la, Bizans’ın kendilerine sağlayacağı yardıma karşılık Anadolu’da ele geçirecekleri yerleri bu devlete bırakacakları hususunda bir anlaşma yapan Haçlılar, Selçuklu başkenti İznik yakınlarına kadar ilerleyerek buradaki köyleri yağmaladılar.

Kılıçarslan, Danişmendliler’in genişlemesini engellemek için sefer düzenledi

Eylül ayı sonlarına doğru 6 bin kişilik Alman-İtalyan birliğinin İznik civarındaki Kserigordon adında bir kaleyi ele geçirdiğini öğrenen Sultan Kılıçarslan bir ordu göndererek kaleyi geri aldı. Selçuklu karşısında alınan bu mağlubiyetin intikamını almak üzere yaklaşık 20 bin kişiden oluşan Haçlı ordusu Kibitos’tan ayrılarak İznik üzerine yürüdü. Düşmanı karşılamak üzere yola çıkan Selçuklu ordusu Drakon (Kırkgeçit) adlı köyde yapılan savaşta galip gelerek Haçlı karargahını da ele geçirdi.

Bu zaferin ardından Kılıçarslan Haçlıların İznik’e kadar ilerleyemeyeceğini ve ülkesi için bir tehdit olamayacağını düşünerek Kardeşi Kulan Arslan’ı yerine vekil bırakıp Ermeni Gabriel’in kontrolündeki Malatya üzerine yürüdü. Kılıçarslan, Orta Anadolu’da güçlü bir devlet haline gelen Selçukluların rakibi Danişmendliler’in genişlemesini engellemek ve babasının ölümüne neden olan Suriye Selçuk Meliki Tutuş’u ortadan kaldırmak amacıyla bu sefere çıktı.

Malatya’yı günlerce kuşatmasına rağmen sağlam şehir surlarını geçemeyen Kılıçarslan, bu sırada çok büyük ve askeri gücü yüksek bir Haçlı ordusunun İstanbul’dan Anadolu’ya geçerek İznik üzerine hareket ettiğini haber alınca kuşatmayı kaldırdı ve İznik’e dönmek için yola çıkan  I. Kılıçarslan uzun süre Haçlılar ile mücadele etmek zorunda kaldı ve 1105 yılına kadar yaklaşık on yıl doğuya karşı bir harekette bulunamadı.

Kılıçarslan Mayıs ayı sonunda, 30 günden fazla süren bir yürüyüşten sonra İznik önlerine varabildi. Mayıs sonlarına doğru İznik’e ulaştığında Haçlı orduları şehri kuşatma altına almışlardı ve gönderdiği öncü birliği de başarılı olamamıştı. Daha sonra da bizzat Kılıçarslan hücuma geçtiyse de Haçlılar’ın sayıca üstünlüğü yüzünden kuşatma geri çekilmek zorunda kadı.

İmparator I. Aleksios Komnenos’un Haçlılar’la birlik olduğunu, onun tarafından İznik gölüne gönderilen gemilerle kendilerine gelecek yardım yolunun kapandığını ve Haçlılar’ın yeni aldıkları takviye birlikleriyle bir hücuma hazırlandığını gören Türkler, Bizans Kumandanı Manuel Butumites’le anlaşarak şehri ona teslim ettiler.Selçuklu Devleti, böylece başkentini kaybetti. Kılıçarslan’ın eşi ve çocukları İstanbul’a götürüldü. Bizans İmparatoru Selçuklu esirlerine çok iyi muamele yapmış; onları fidye karşılığı serbest bırakmıştır. Kılıçarslan’ıneşi ve çocukları ise fidye almaksızın serbest bırakıldı.

I. Haçlı Seferi Anadolu Selçuklu Devleti’ne büyük bir darbe vurdu

Kılıçarslan ordusuyla İznik önünden çekildikten sonra Anadolu’daki Türk kuvvetlerini toplamaya çalıştı. Danişmendli Gümüştekin ile Kayseri Selçuklu Beyi Hasan’ı yardımına çağırdı.Haçlı ordusu tam Eskişehir ovasına çıkmakta iken onlara hücum edip 1097 yılında Haçlıların Dorileon Muharebesi diye andıkları bir baskın muharebesine girişti. Bu muharebede ana harp gücü zırhlı ağır süvari şövalyelerinden oluşan Haçlı ordusu galip geldi. Bütün gün süren savaşın ardından gece olunca sultan ordusunu daha fazla yıpratmadan geri çekmeye karar verdi.

Bu mağlubiyetten sonra I. Kılıçarslan Haçlıların Anadolu’dan geçmesine izin vermeyi ve onlarla doğrudan doğruya çatışmaya girişmemeyi tercih etti. Anadolu’da ilerleyen Haçlı ordusu önündeki insan ve hayvan iaşelerini önceden tahrip ederek, onları uzaktan takip etme stratejisini uyguladı. Bundan sonra bu Haçlı ordusunun Anadolu’dan geçişinde Haçlı ordusunun doğrudan doğruya karşısına çıkan Selçuklu ordusu bulunmadı.

I. Haçlı Seferi ordularının Anadolu’dan geçişi Anadolu Selçuklu Devleti’ne büyük bir darbe vurdu. Bizans kuvvetlerinin karşı saldırısıyla Ege ve Marmara kıyılarına kadar ulaşan topraklar kaybedildi ve Selçuklular Orta Anadolu’ya çekilmek zorunda kaldı. Eskişehir ve Akşehir’de savunma hattı kurdu.

Kılıçarslan bir taraftan Haçlıların, topraklarına verdiği zararları gidermeye çalışırken, bir taraftan da Bizans kuvvetlerine karşı da mücadele verdi. Ayrıca, I. Haçlı Seferi arkasından durmadan Avrupa’dan gelen küçüklü büyüklü Haçlı gruplarına da karşı mücadele etmek zorunda kaldı. 

1101 yılında Suriye üzerinden geçip Filistin ve Kudüs’te yerleşen Frank Haçlılarına destek sağlamak için Avrupa’dan ek Haçlı seferi yapıldı. Bu ek Haçlı seferi İstanbul’dan birbiri arkasından yürüyüşe geçen üç değişik sefer ordusu halindeydi. Mayıs 1101’de İtalya’dan Lombardlardan oluşan 20.000 kişilik bir Haçlı ordusu Ankara üzerinden Niksar ve Merzifon’a yürüdü. İkinci ek Haçlı ordusu Haziran sonunda Nevers Kontu Giyom’un komutasında Fransızlardan oluşmaktaydı ve Ankara, Konya üzerinden Ereğli’ye ilerledi. Üçüncü ek Haçlı ordusu Akitanya’lı Giyom idaresinde Fransızlar ve Baverya Dükü Wolf komutasında Almanlardan oluşmakta idi ve ikinci orduyu bir hafta arayla takip edip Ankara, Konya üzerinden Ereğli’ye ilerledi.

Bölgedeki etkin beyler Kılıçarslan’a itaatlerini bildirdi

Birinci Haçlı Seferi’nden sonra uzaktan takip stratejisi uygulayan I. Kılıçarslan, 1101’deki ek Haçlı seferi için stratejisini değiştirdi. Haçlı ordusunun yolu üzerinde ve yakınlarında bulunan bütün yerleşkeleri ve yetiştirilen hububat ve yiyecekleri yakıp yıkmaya; Haçlı ordusuna iaşe ve hayvan yemi sağlanmasını önlemeye çalıştı. Önemli su, kuyu ve kaynaklarını battal etmeye veya zehirlemeye karar vererek Haçlıların susuzluktan zayıf düşmelerini sağladı. Bu yeni strateji daha başarılı sonuçlar verdi ve 1101 yılı ek Haçlı seferine iştirak eden üç Haçlı değişik ordusu bozguna uğratıldı. 

I. Boemeondo’nun serbest bırakılması Gümüştekin Gazi ile Kılıçarslan’ın arasını açtı Kılıçarslan, babası Süleyman Şah’ın fethettiği ancak 1097 yılında Haçlılar tarafından ele geçirilen Antakya’yı geri almak için 1103 yılında sefer düzenledi. Haçlılarla mücadelesi sırasında başta Danişmend Beyi Gümüştegin olmak üzere diğer Anadolu Türk beyleri ile işbirliği yapmış olmasına rağmen Antakya seferine çıktığı sırada Danişmend Beyi ile arası 18 Eylül 1102’de Malatya’nın Gümüştegin tarafından zapt edilmiş olması nedeniyle açıktı.

Antakya Kontu I. Boemondo, serbest bırakılmak için fidye ödemeyi teklif ediyor; Kontu kendisi için tehlikeli bulan Bizans İmparatoru ise onun hapiste tutulması karşılığında iki katını öneriyordu. Kılıçarslan, hem Anadolu Sultanı olması ve hem de Amasya’daki haçlı yenilgisinde Danişmend beyi ile birlikte savaşması nedeniyle teklif edilen tutarın yarısını kendisine istedi. Kılıçarslan, Maraş’a geldiği sırada Gümüştegin’in Boemond’un teklifini kabul edip onu serbest bırakıldığını öğrenince Antakya seferini yarıda bıraktı ve Danişmendli topraklarına akınlara başladı. Gümüştegin’in ölümünü ve ardından yaşanan taht kavgalarını değerlendirerek 1105 ya da 1106 yılında Malatya’yı Danişmendliler’den aldı.

Tüm bunlar sonunda prestij kazanan Kılıçarslan’a bölgede etkin beylerin büyük kısmı itaatlerini bildirdiler. Daha sonra Urfa Haçlı Kontluğu üzerine yürüyerek 1106 yılında Urfa’yıkuşattı; ancak şehrin sağlam surlarını aşamadı. Bu sırada Musul Valisi Çökürmüş’ün Harran’daki adamları şehri teslim etmek üzere kendisini çağırmasıyla kuşatmayı kaldırdı ve Harran’a giderek şehri teslim aldı.

Kılıçarslan, Emir Çavlı’nın üzerine yürümeye karar verdi

Kılıçarslan’ın Güneydoğu Anadolu’daki faaliyetleri Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar’ın dikkatini çekti ve Musul valisi olan Çökürmüş’ün yerine Emir Çavlı’yı görevlendirdi. Çökürmüş Bey, Emir Çavlı tarafından yenilgiye uğratılmasına rağmen şehir halkı Musul’u vermediği gibi Kılıçarslan’a haber gönderip şehri teslim almasını istediler. Şehir ileri gelenleri yapılan anlaşma uyarınca Kılıçarslan 22 Mart 1107’de Musul’a girdi. Burada ilk iş olarak Muhammed Tapar adına okutulan hutbeyi kendi adına çevirerek Büyük Selçuklu Sultanlığı’na adaylığını gösterdi.

Kılıçarslan’ın bu başarıları Mardin Artuklu Beyi İlgazi ile Halep Selçuk Emiri Rıdvan’ı rahatsız etti ve bu Beyler Emir Çavlı’ya katıldı. Daha sonra bu destekle kuvvetleri artan Emir Çavlı, Kılıçarslan’a itaat eden Rahle şehrini kuşatma sonrasında 1107 yılında ele geçirdi. Gelişen bu olayları haber alan Kılıçarslan, Emir Çavlı’nın üzerine yürümeye karar verdi.  İki taraf, Temmuz ayında Habur Çayı kenarında karşı karşıya geldiler. Kılıçarslan’ın hakimiyetini tanımış Beylerin, Emir Çavlı’nın askerlerinin sayıca çok olmasına korkarak savaş meydanını terk etmeye başlaması üzerine Kılıçarslan derhal saldırmaya karar verdi.

13 Temmuz 1107 tarihinde yapılan savaşta askerlerinin bozulduğunu gören Kılıçarslan, karşı kıyıya geçip kurtulmak amacıyla atını Habur Çayı’na sürdü. Ancak atının ve kendisinin zırhlı olmasından dolayı Habur çayını geçemeyip sulara gömüldü.

Cesedi, birkaç gün sonra Habur’un Şemsaniyye köyü yakınlarındaki kıyıda bulundu ve buradan Meyyâfârikîn’e götürüldü. Burada valisi olarak bulunan Humurtaş, Kılıçarslan için “Kubbetü’s Sultan” adıyla bilinen bir türbe yaptırdı. 

tourmag turizm dergisi

İLGİLİ HABERLER