Dara Antik Kenti ve Rehber Mustafa

Yazar Ahmet Ayvalıoğlu

Eğer yolunuz olur da bir gün Mardin’e düşerse, evler arasında yürüyün, havasını derince içinize çekin, toprağına dokunun ve mutlaka Dara Antik Kenti’ni ziyaret edin.

Eğer o sırada Türkiye’nin en küçük rehberi Mustafa’ya rastlarsanız ondan size rehberlik etmesini isteyin. Onun anlatıkları sizleri öylesine etkileyecek ki, hiç unutamayacaksınız.

Henüz 10  yaşında olan Mustafa Atam okul saatleri dışında Dara Antik kenti’ni görmeye gelenlere rehberlik yapıyor. Bu işe adeta aşık olduğu için gönüllü olarak yapıyor. Kenti öylesine ezberlemiş, öylesine ruhuna işemişki anlatırken size  o yıllara çekebiliyor.

DARA ANTİK KENTİ HAKKINDA

Dara (antik kent) Mardin’in 30 kilometre güneydoğusunda bulunan Oğuz Köyü’nde yer alıyor.

Kent içinde kilise, çarşı, zindan, tophane, mahsen ve su bendi kalıntıları halen görülebilmektedir. Ayrıca köyün etrafında tarihleri Geç Roma Dönemi’ne kadar görülen ve mezar olarak bir dönem kullanılan günümüzde ise mağara görünümünü alan alanlardan oluşuyor.

Dara ismi nereden geliyor?

Dara isminin kökeni hakkında bilgi veren Evagrius, Malalas, Agapius ve Abu’lFarac gibi Antik ve Orta Çağ tarihçilerinin aktarımlarına göre; Pers Kralı III. Darius’un (MÖ 336-330) Büyük İskender’e (MÖ 336-323) karşı yaptığı savaşta öldüğü yerin, sonrasında Dara olarak adlandırıldığı ve Dara isminin kökeninin buraya dayandığı varsayılmaktadır. Dara isminin kökeni hakkında 13. yüzyıl Süryani tarihçisi Abu’l Farac (Bar Hebraeus) şu şekilde bahsetmektedir: 
“Hellen Kralı Büyük İskender ile Pers Kralı Darius burada savaşmış ve Darius burada ölmüştür. Bu nedenle de buranın ismi Dara’dır.”

Dara ismi ve kuruluşu hakkındaki en eski kaynak, M.Ö. 1. yüzyılda yaşamış olan Gnaeus Pompeius Trogus’un yazdıkları.

Gnaeus Pompeius Trogus’un kitabı ve içindekiler hakkındaki derlenmiş bilgiler, MS 3. yüzyılda yaşamış Romalı tarihçi Iustinus Frontinus tarafından “Epitome Historiarum Philippicarum Pompeii Trogi” adlı kitap ile günümüze gelebilmiştir. Iustinus, Dara hakkında bize şu bilgileri aktarmaktadır: 

“…Arsakes Parth devletini kurdu, askerler topladı, kaleler inşa etti ve kentlerini güçlendirdi. Zapaortenon (Masius=Turabdin) Dağı’nda Dara diye adlandırılan bir şehir kurdu ki, hiçbir yer bu yerden daha güvenli veya daha hoş olamazdı. Çünkü savunulmasına ihtiyaç duyulmayan, pozisyonu güçlü dik kayalar ile kuşatılmıştı ve bu yerin etrafındaki bereketli topraklarından elde edilen ürünleri depolanıyordu. O kadar bol miktarda akarsu ile beslenen kaynaklar ve o kadar çok ağaç vardı ki bir avın takibinin tüm hazları ile doluydu”.


Antik kaynaklarda da belirtildiği gibi Dara’nın I. Anastasius Dönemi’nde (491-518) ilk kez iskân edilmiş bir yer olmayıp çok daha önceden de iskâna uğramış bir yerleşim yeri olduğu, kazılarda daha erken dönemlere ait buluntuların ele geçmesinden anlaşılıyor.

tourmag turizm dergisi

İLGİLİ HABERLER