Turizmde sertifikasyon

Yazar Adnan Soyaslan

Konaklama tesislerinde Covid-19 yönetim kılavuzu nihayet tamamlandı. Bu kılavuz, 14 gün içerisinde İsis Türkiye danışmanlık şirketinin liderliğinde, sektörün uzman temsilcileri ve TSE’nin katkılarıyla oluşturuldu. Neden ihtiyaç duyuldu? Geçen haftaki yazımda dünyanın bu tip bir krizle ilk kez karşılaştığını ve bilgilerimizin kısıtlı olduğunu belirtmiştim. Yeni kriz, yeni çözümler gerektirir. Dolayısıyla bu krizi aşmak ve sonrasına hazırlıklı olmak çok önemli. Mevcut sistemlerin yetersiz kaldığı ya da ilave sistemler geliştirilmesi gerektiği noktada uzmanların yapacağı çalışmalar kaçınılmazdı.

Turizmden önemli gelir sağlayan ülkelerin hemen hepsi, bu krizi aşmak adına çalışmalarını sürdürüyor. Sadece ülkeler değil; büyük otel zincirleri, restoranlar, cafeler ve hizmet sektörünün tüm paydaşları da kendi bilgileri dahilinde misafir güvenliğini sağlamak adına sistemler üretiyor. Bu üretilen yoğun dokümantasyondan hepimiz faydalanıyor ve en doğru, en basit sistemi geliştirmeyi umuyoruz. İşin bu noktasında akademik bilgiye sahip değerli kalite grubu üyeleri, tıp doktorları, hukukçular ve turizm profesyonelleri olarak bizlerin yaptığı bu ortak çalışma oldukça kıymetli. Kıymetinin sebebi, yukarıda yazdığım paydaşların ortak akıl üreterek, üzerinde uzlaşılabilen bir noktaya varabilmiş olmasıdır. Sonunda çıkan kılavuz, 109 sayfalık bir döküman olarak resmi mercilere sunuldu.

109!!! WHY WORRY!

Bu sayı sizleri korkutmasın. Biz nerelerden geldik kısaca hatırlayalım. Yıllar önce tesislerimiz ISO belgelerini alırken binlerle ifade edilen sayfa dolusu yönetmelikler hazırladık. Sistemlerimizi baştan aşağı yazılı hale getirdik, eğitimler verdik, belgelendirmeler yaptık. Aynı şeyleri HACCP çalışmalarımızda tekrar ettik. O zaman için zor bir işi, örneklerinin az olduğu bir süreçte kopyala yapıştır yapmadan, hevesle gerçekleştirdik. Kalite departmanları kurduk, komiteler ve takip sistemleri oluşturduk, iç ve dış denetçiler yetiştirdik. Bunlar yetmedi, 3 çam belgelendirmeleri, 6 sigmalar, yeşil yıldızlar, Travel Life’lar aldık. Çevre yönetim sistemleri, atık yönetmelikleri, İSG sistemleri oluşturduk. Sonuç olarak ismini sayamadığımız birçok belgeyi aldık, sistemleri kurduk, geliştirdik, yaşattık ve yenilerini eklemeye devam ediyoruz. Şimdi bizi yeni bir sınav bekliyor. Aslında sınav değil, meydan okuma demek daha doğru olabilir.

Bu yeni bir şey değil. Kılavuzun içerisinde olanların çoğunu zaten otellerimizde uyguluyoruz. Erken uyarı sistemleri devrede… Yapmamız gereken, yeni tehlikenin gerektirdiği basit alışkanlıkları çalışanlarımıza ve misafirlerimize benimsetmek. Konu hepimizin sağlığı ile ilgili olduğundan ve tüm dünya insanlarının son 3 aydır beyinleri bu tedbirlerle yıkandığından, uygulamada zorluklarla değil, hevesli bir sahiplenme ile karşılaşacağımıza eminim. Ayrıca güzel ülkemin genç ve dinamik turizm tesisleri, her türlü ortama en çabuk ayak uyduran, mesleğe gönül vermiş turizmcilerle dolu.

AĞIRLIK NOKTALARI DEĞİŞİYOR

Bu pandeminin bize öğrettiği en önemli şey şu oldu. Bilim, siyasetin de ticaretin de üzerindedir. Bilime ihtiyaç duyduğunuz, tek çarenizin bilim olduğu zamanda, siyaseti de ticareti de yöneten, insanların yaşam şekline karar veren tek gerçek bilimdir. Öyleyse bizlere de bazı yönetsel değişikliklere gitme zorunluğu doğdu. İşimizi nasıl yapacağımız, kararlarımızı hangi doğrultuda vereceğimiz noktasında salt kâr amaçlı yaklaşımlar gücünü yitirmiştir. Artık bilimsel gerçeği göz ardı edemeyiz. Yıllarca sistem yazdırdığımız, belge aldırdığımız, aksayan noktaları hafiye gibi takip ettirerek jurnalci görevi yüklediğimiz, önerilerini çoğu zaman sümen altı ederek gerekli kaynağı sağlamadığımız gıda mühendislerimiz ve çevre mühendislerimizi dinlemek zorundayız. Bakın bu dönemde profesyoneller konuşurken, çıkış yolunu onlar hazırlıyorlar. Patronlar ve üst düzey yöneticiler, otellerini açma ya da açmama kararını verebilirler, ancak açma kararı verdikleri anda uygulamalarda akademisyen kimlikleriyle kalite yöneticilerimizin kararları geçerli olacaktır. Zira bu işin şakası yok. Ucunda ölüm var!

Turizmde sertifikasyon Adnan Soyaslan
ALGIYI YÖNETMEK

2001 yılında İSO 9001 2000 versiyonunu aldık. 6 ay sonra Türkiye’nin ilk akredite HACCP belgesini de yakamıza astık. Ancak o dönemde bunu bir pazarlama aracı olarak kullanamadık. Hem ortam buna hazır değildi, hem de misafirin gözünde henüz bir satınalma tercihi olmamıştı. Çok uğraştık ama acentelerin sayfalarına madalyalarımızı astıramadık. Yıllar sonra Travel Life kalite sistemi çıktı ve bu defa acenteler bu sertifikayı almamızı şart koştu. Değişen neydi? Satınalanın gözünde bir tesisin sürdürülebilirliğe önem vermesi, yani çevreci olması değer kazandı.

Şimdiki durum da aynı… Ülke algısı, bu yeni tehdite karşı güvende hissetmek adına bir tercih nedeni. Pandeminin kontrol altına alınması çok önemli. Vaka sayısının az olmasının, sağlık sisteminin güvenilir olmasının bir tercih nedeni olacağı kesin. Bu gerçekleştiği anda birinci aşamayı geçiyoruz. Yani sınırlar açılıyor ve seyahat için güvenli ülkeler arasına giriyoruz. Sonra, tesislerin güvenliği önem kazanıyor. Ülkenin ilgili resmi mercilerinin konuya ciddi yaklaşımları, verdikleri güvenceler ve denetim mekanizmaları, seçimleri önemli derecede etkiliyor. İşletmecilerin, acentelerin ve diğer tüm tedarik zincirlerinin sürece hızlı adapte olması adına resmi makamlar da üzerlerine düşeni yapmalıdırlar. Gerekli kanun ve yönetmelikler, geniş katılımlı bir mutabakat ile süratle çıkarılmalı, sektörün soru işaretleri ve kaygıları giderilmelidir. Aksi taktirde kaybedilen zaman 2020 sezonunu değil, sonraki yılı da olumsuz etkiler.

Ne demiştik; yapılan anketlerde 2020 yılında ancak yüzde 30’luk bir kesim herhangi bir yere seyahat edecek. Peki, bu seyahatçilerin ne kadarını hangi ülke alacak? Almak ya da almamak, işte bütün mesele bu…

PAZARLAMA

Pazarlamada esas olan, elinizdeki ürünün iyi olmasıdır. Ürün iyi ise pazarlamak daha kolaydır. Biz şimdiye kadar elimizdeki ürünün kalitesiyle çok hızlı yol aldık. Şimdi kalite standartları farklı bir noktaya evrildi. Eşsiz doğamız, zengin tarihimiz ve misafirperverliğimizin yanına sağlıklı tatil sistemini de (safe to stay) akıllara yerleştirebilirsek, gerisi pazarlama uzmanlarına ve ayrılacak bütçelere kalır. Yani biz bu işin üstesinden geliriz Türkiyem!

Son günlerde her şey dahil sistemi çok tartışılır oldu. Bence tartışacak bir şey yok ama yine de bir sonraki yazımda (post-corona süreci) bu konuya da değinmek üzere hepinize sağlıklı günler dilerim…

A. Adnan SOYASLAN

tourmag turizm dergisi

İLGİLİ HABERLER