Karadeniz’in hırçın sularında alışılagelmiş bir sel felaketi

Yazar Oktay Emlik

Geçtiğimiz gün Ordu’da çok kısa bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşen aşırı yağış nedeniyle pek çok ilçede sel felaketi yaşandı. Başta Ünye, Fatsa, Perşembe ve Aybastı olmak üzere çeşitli ilçelerde etkisini feci bir şekilde gösteren yağış nedeniyle pek çok ev, iş yerini sel bastı ve ulaşım imkanları ciddi hasarlar aldı.

Yaşanan aşırı yağışın etkisiyle bölgede heyelan meydana gelirken, başta Karadeniz Otoyolu’na bağlanan köprü olmak üzere yedi köprü yıkıldı. Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan basın açıklamasına göre yaşanan sel felaketinde metrekareye ortalama 100 kg yağış düştüğü belirtilirken, Karadeniz sahilyolu ulaşıma kapatıldı.

GİDEMEDİĞİN YER SENİN DEĞİLDİR! PEKİ GİTTİKLERİN?

Bugün Ordu’da yaşananlar, daha birkaç gün öncesi gibi çok kısa bir zamanda Rize’de öncesinde de pek çok yerde tekrar tekrar yaşanmıştı. Yapılan açıklamalarda Ordu tarihinin en büyük felaketi olarak açıklansa da, bu yağış felaketi yıllardır dolup taşan Karadeniz için bizlere; “Bölgede yaşayan pek çok canlı türü arasında olan insanlar olarak bizler ne kadar aktifiz? Şehirlerin altyapı ve ulaşım planları ne derece hesaplandı ve hesaplara uygun yapıldı?” sorularını her seferinde sanki daha öncesinde hiç sorulmamış gibi akla getiriyor ve çok kısa bir zaman içerisinde tekrar unutulup gidiliyor.

Yakın geçmişe kısaca bakmak gerekirse, 1960’lı yıllarda planlanan ve bugün hala bölgede tartışmaları devam eden Karadeniz Otoyolu projesi, bugün yaşanan ve gerçek anlamda önlemler alınmaz ise yaşadıklarımızı tekrarlatacak gibi gözüken ayrıntı bir proje olarak göz önünde duruyor. Proje, yapım usul ve esaslarından çevreye olan ekolojik zararlarına kadar pek çok başlık altında halen tartışmaların odağında yer alıyor. Pek çok yasal süreçte Yüce Divan’a kadar giden proje, yapımından itibaren yaşadığı sorunlar ve zararları odağında her dönem tartışma yaratmaya devam ediyor.

Gerek Karadeniz Otoyolu projesi gerekse diğer çalışmalar olsun incelendiği zaman temel faktörün doğaya verdiği tahribat olduğu göz önüne çarpıyor. İşte bu noktada, gelişmek, modernleşmek, ulaşılabilir kılmak adına hayata geçirilen projelerin doğal yaşama uyumluluğu tartışılıyor. Pek çok kişi, gerek bölgede gerekse dünyanın çeşitli yerlerinde yanlış politikaların uygulandığını ve yapılan herhangi bir işlemde doğanın dengesinin bozulmamasına dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor.  Zira yerleşim ve ulaşım adına yapılan faaliyetlerin aksi takdirde insanları tabiri caizse “oralı” kılmayacağını gösteriyor. Ve zira doğa, kendisine yapılan doğal olmayan eklemlemeleri her zaman iade ediyor.

YAŞANANLARA HALUK LEVENT TEPKİ GÖSTERDİ

Ordu’da yaşanan sağanak yağış sonrası meydana gelen hasar ve manzara karşısında sevilen sanatçı Haluk Levent sosyal medya aracılığıyla yaşananlara tepki gösterdi. Levent, tepkisini  “Zamanında Karadeniz otoyolunu protesto ettiğimizde , klip çekip yayınladığımızda “vatanın gelişmesini istemiyorlar, komünist herifler” diyorlardı.. Sonuç… O dönem biz “yol yapmayın” demedik! Yapacaksanız doğru dürüst yapın doğa’nın yapısını bozmayın dedik..” olarak gösterdi.  Hatırlayın sanatçı 2005 yılında “Çemberimde Gül Oya” parçasına klip çekmiş ve Kazım Koyuncu ile Karadeniz Otoyolu’na adamıştı.

sel

BETONARME EKONOMİSİNE BAKMAK LAZIM

Yaşanan sel felaketi sonrasında ortaya çıkan manzara, resmin genelinde hep bir şeyler yapma girişiminde olunduğunu, doğanın dengesine bakılmadan yollar, inşaatlar vb. yapıların yapıldığını gösteriyor. Belediyecilikten başlayarak ülkede uygulanan asfalt ve beton sevdalısı politikaların arka penceresinde doğanın dikkate alınmadığını ve maalesef bugün tüm dünyada insanoğlunun tabiattan üstün görüldüğünü gözler önüne seriyor.

Doğaya yaklaşımın bir sevgiden öte bir savaştaki düşman olarak görüldüğü gerçeğini anlatıyor. Üretim- tüketim ilişkisinden ulaşıma kadar yaşamın her alanında doğanın sesine kulak verilmediği karşımıza çıkıyor. Oysa ki unutulmaması gereken nokta; doğanın zarar gördüğü her yerde, insanoğlu istemese de insanoğluna rağmen telafi etme girişiminde olduğudur. Doğaya karşı savaş alanında kazanıldığı düşünülen her anda kaybedildiği ortada.

Olay özeline dönecek olursak; yapılan belediyecilik, ulaşım, altyapı faaliyetlerinin yenilenecek bütçesi bir yana, yaklaşık 30 ton fındık üretiminin zararı başka bir yana dursun bugüne kadar gerçekleşen olaylarda yaşanan can kaybını ( bu olayda yaşanmadığını hatırlatmakta fayda var) nereye koyacağız? Ayrıca sil-baştan tekrarlamakta geçip giden “zaman” nasıl telafi edilecek?

tourmag turizm dergisi

İLGİLİ HABERLER