‘Mesele Mühim’: Yaşasın Gezi…

Yazar Kadir Toprakkaya

Belli ki Gezi’den ilham alan Komet, Pilot’ta açtığı sergisinde doğanın insafsızca istilasından baskı ve sansüre ‘Mesele Mühim’ diyor. Bir süreliğine Paris’te bulunan Komet’le mail üzerinden söyleşi için anlaştık ama o bir sürpriz yaptı ve bize ‘Sorularını arayan cevaplar’ gönderdi. Buyurun, herkesin sorusu kendine…

Günümüz sanatının güçlü isimlerinden Komet, Pilot Galeri’de açtığı ‘Mesele Mühim’ başlıklı sergisinde doğayı bitmeyen bir iştahla tüketirken yeni bir dünya kurmaya çalışan bugünkü insanlığı sorguluyor. Baskı ve sansürlere karşı sanatçının gösterdiği yeni ifade biçimleri, heykelden resme, oradan video ve fotoğrafa kadar uzanıyor. Bir videoda Komet, hararetle bir şeyler anlatıyor ama hiçbir şey duymuyoruz. Bir diğer video simsiyah. Belli ki sansürlenmişler. Ya da Gezi direnişindeki barikatların sergide heykel olarak karşımıza çıkıyor. Parklarda, caddelerde her biri etrafı çerçevelenerek güya koruma altına alınmış ağaçların kesilmiş halini gösteren fotoğraf serisi de hepimiz için çok tanıdık ve bir o kadar da vurucu. Anlayacağınız kentsel dönüşümün, şehirde ve zihin/belleklerde yarattığı tahribat sergisinin ana çerçevesini oluşturuyor.

Komet’in bu sergide ortaya koyduğu aktivist duruş, (her meseleyi geçiştirmeye eğilimli) apolitik konformizme de, politik tepkiselliğe de, içerden ve dışarıdan, hızla en içe girip en dışa çıkan bir noktadan bakabiliyor. 13 Aralık’a kadar sürecek sergi aynı zamanda şehrin (İstanbul’un) maruz kaldığı, bizi maruz bıraktığı şiddet ile, reel zeminde, dolaysız, kendiliğinden bir hesaplaşma.

Çalışmalarını İstanbul-Paris arasında sürdüren Komet’le ‘Mesele Mühim’i mail üzerinden konuşmak üzere anlaştık. Fakat Komet bu, yine yaptı yapacağını ve biz soruları göndermeden o bize cevapları gönderdi. Başlığını da ‘Sorusunu arayan cevaplar’ koydu. Komet’in bu zekice hareketi, Türkiye’de sanat gazeteciliğinin geldiği noktaya dair Komet’çe bir eleştiri olarak da okunabilir elbette. İşte Komet’in cevapları, soruları da siz bulun!
1-
Bende tam tersi oluyor.
Bir şeyler boyuyor, inşa ediyorum. Ne olduğunu tam bilmeden.
Yahut rastgele bir şeyler yazıyorum, sonra onları kesip biçiyor inşa ve kurgu ile bir çatışma ortamına itiyorum.
İnşaatlar bazen bitmiyor. Bazen az bir sarsıntı ile yıkılabiliyor, tekrar başlıyorum. Bazen umutsuz bir duruma düşüyor. O zaman yok oluyor. Üzülüyorum. Başka bir defasında harika bir yapı çıkıyor, mutlu oluyorum.
Ve daha sonra olmuş olan şeyin ne olduğunu nasıl bir görsel veya yazınsal bir yaratık olduğunu anlamaya çalışıyorum.
Yani ben önceden tasarlanmış bir şeyin neden realize edildiğini anlayamıyorum sanat alanında. Yoksa günlük kullanım alanlarında tabii ki tasarım ve üretim önemlidir.

2-
Yalınlıktan çok hoşlanırım. Ama yalınlığa varmak hiç de rahatlıkla olmaz. Çok zordur. Kolaylıkla hiçleşebilir, fakirliğe düşebilir.
Zaten sanatta önemli şeylerden birisi esere doğru giderken fazlalıkların atılması ve arınmadır.
Ama ata ata bir de bakarsınız elinizde bir şey kalmamış.
Bir sanat eseri bir tekliftir. Teklifinizi en kuvvetli bir şekilde sunabilmeniz için gerekmeyen ögelerden kurtulmanız lazımdır.
Ana öneriyi gölgeleyen şeyleri atmak gerekli.

3-
Yok yok yok sergisinde İstanbul’da kesilen ağaçları ve iktidar güdülerini-yanlışlıkların karmaşık bağırsaklarını deşmeye göz önüne getirmeye çalışmıştım. Tam da bu günleri anlatıyormuşum meğer. Mösyö Jourdain gibi.

4-
Özgür sanat zaten yasak. Değişik iktidar odakları sanatçıları oto-sansüre zorluyor.
O zaman Gezi ve sokakta daha çok sanata rastlamamız imkanı doğabilir.
Çünkü insanoğlu yasaklansa bile, hapiste bile sanat yapabiliyor, yeter ki o ruh olsun. Ne olursa olsun sanat itkisi ortaya çıkacaktır ve çıkıyor gibi nitekim.

5-
Esin kaynağı?
İlham perileri beni terk edeli kaynaklarım kurudu. Gözyaşlarımla yolumu bulmaya çalışıyorum.

6-
Her türlü imkanı kullanmaya çalışıyorum. Video, fotoğraf, hacim verici malzemeler dijital deneyimler dahil.

7-
Pek bir fark yok.

8-
Görsel çalışmalarda malzemenin direnişini kırmak daha zor oluyor. Yazınsal çalışmada malzemenin direnişi daha az.

9-
Sanatçılar yıldız olmak isterler. Ben de çocukluğumdan beri yıldız olmak isterdim.
Gökte yıldız çok ama kuyruklu yıldız çok az.
Kuyruklu yıldızların dünyamızı sevdiklerini hatta bazen ziyaretimize geldiklerini hatırlayınız. Onlar centilmendirler. Bazen de benim gibi Dünya’ya inerler.

10-
Ben keşkelerle yaşarım, Keşke daha az keşke diyebilseydim.

11 –
Yaşamak istediğim hayatın, durun bakayım….
12bölü 67sini yaşadım.(bölü işaretini bulamadım)

12-
Türkiye’deki sanat camiası da Dünya’daki sanat camiası gibi olmaya gayret ediyor. Her türlü fraksiyon her seviyede sanat anlayışı ve düşünce üretme odakları var bizde de.
Bazen çatışmayla bazen ayrı ufuklarda yüzerek devam ediyorlar.
Genel olarak olumlu bakıyorum. Bir çok genç her şeyi deşiyor, araştırıyor, düşünüyor ve üretiyor.
Tabii ki tutuculuk ve iticilik sahnede yerini almıyor değil.

13-
Evet çoğunlukla eserler dönemlerinin tanığı ve belgeleridir diyebiliriz.
Her ne kadar bazı sanat eserleri bize karşı çıkıp,-Biz ne tanık’ız ne de belge’yiz. Biz yaşayan, yaşamak isteyen özgür yapılarız diyebilir.
Ve yahut her şeyi değiştirmek veya yıkmak isteyen sanat tavırları da olabilir.

14-
Diren Gezi bilhassa gençlere yeni bir sanat halesi ve özgürlük havası getirdi. Zaten sanat sanatçıyı dolayısıyla toplumu ve bireyleri de özgürleştirme eylemleşmesi değil midir.
Yaşasın GEZİ

15-
Eskiden sanat modayı etkilerdi.
Şimdi moda sanatı etkiliyor, demek ki.

16-
Böyle bir etki söz konusu olamaz.

Son soru: Evet felsefeci olmak isterdim.
Sanat da bir nevi malzeme ile felsefe yapmak değil midir?

Komet’in ‘Mesele Mühim’ başlıklı sergisi 13 Aralık’a kadar Pilot Galeri’de.

 

Radikal Gazetesi

tourmag turizm dergisi

İLGİLİ HABERLER