Kesinlikle iki kez izlenmesi gereken film

Yazar Haber Merkezi

Rusya’da ikinci Tarkovski olarak adlandırılan Alexey German Jr.’un yönettiği, uzun planlardan oluşan 130 dakikalık ‘Elektrikli Bulutların Altında’, kesinlikle iki kez izlenmesi gereken son derece özgün ve ilginç bir film. Geleceği olmayan ve geçmişe büyük bir özlem duyan bir ülkenin insanları bir sergideki fotoğraflar gibi gözünüzün önünden geçiyor. Filmde ciddi bir kapitalizm eleştirisi de var.

2017 yılındayız. Dünya bir krizin içinde ve yalın gelecekteki bir savaşın eşiğinde. Filmin başında bir kadın bıçaklanıyor. Hiçbir neden olmaksızın insanların burunları kanıyor. Bir adam sürekli 1995 yılında öldürülmüş bir çocuğu rüyasında görüyor. Her yer sis içinde, hava çok soğuk, zaman zaman kar yağıyor. Bitmemiş otoyol köprüleri, bina iskeletleri, dev bir at heykeli filmin arka planını oluşturuyor. Bu gerçeküstü dünyada insanlar amaçsızca dolaşıyorlar. İspanyolca, Çince, Japonca bilen doktoralı bir adam turist rehberi olarak çalışıyor ve kendini kendi avucunun içine sığabilecek kadar küçük görüyor. Oysa 1991 yılında Yeltsin ile birlikte tankların önüne çıkıp darbeyi engellemiş. Bu küçüklük duygusu öyle bir hale geliyor ki adam sonunda ‘Ben bir molekülüm’ diyor. Bazı insanlar ‘kent büyümeli’ gerekçesiyle müzenin bahçesinde inşaat yapmak istiyorlar, müze müdürü emekli oluyor. Bacakları olmayan bir Lenin heykeli başka heykellerle birlikte boş bir arazide duruyor. Gorbaçov radyoda istifasının nedenlerini açıklıyor. Film boyunca kimsenin anlamadığı (Türkçe de dahil) birçok yabancı dil konuşuluyor. Bir adam Mickey Rauke’un ölen köpeği için yazılmış bir kısa şiir okuyor. Bir öğrenci ‘Biz kimiz? Ben kimim? Her şey karmakarışık’ diye yakınıyor.

Rusya’da ikinci Tarkovski olarak adlandırılan Alexey German Jr.’un yönettiği, uzun planlardan oluşan 130 dakikalık ‘Under Electric Clouds/ Elektrikli Bulutların Altında’, kesinlikle iki kez izlenmesi gereken, son derece özgün ve ilginç bir film. Geleceği olmayan ve geçmişe büyük bir özlem duyan bir ülkenin insanları, iki saati aşkın bir sürede, bir sergideki fotoğraflar gibi gözünüzün önünden geçiyor. Filmde ciddi bir kapitalizm eleştirisi de var.
Berlin Film Festivalinin yeni yetenekleri keşfetmek gibi bir derdi olmadığını biliyoruz. Cannes gibi Berlin de tanınmış yönetmenlerin filmlerine yarışmada yer verirken kaliteyi çok önemsemiyor. Bu yıl da Peter Greenaway, Patricio Guzman, Kenneth Branagh (hem de Cinderella adlı bir filmle, evet bildiğiniz Sindirella masalı), Wim Wenders, Benoit Jacquot, Terrence Malick, Werner Herzog, Jafar Panahi gibi sinema ile biraz ilgisi olan izleyicilerin isimlerini anımsayabileceği yönetmenler yarışmaya davet edilmiş durumda. ‘Elektrikli Bulutların Altında’ gibi ‘farklı’ bir film bir film Berlin’den bir ödülle dönebilir mi? Dünyanın şu anki politik ortamında bir Rus filmine büyük ödül çıkması oldukça zor, ama yönetmen ya da görüntü ödülü bence bu filme çok yakışır.

tourmag turizm dergisi

İLGİLİ HABERLER