Çok ağır eleştiri: Büfeci zihniyetiyle turizm olmaz…

Yazar Kadir Toprakkaya

Barut Hotels Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Barut, konaklama sektöründe ortaya çıkan arz fazlası durumdan, sürdürülebilirliğe, Türkiye’nin yanıbaşında yaşanan savaşın turizme etkilerinden stratejiye kadar pek çok konuda Radikal Gazetesi yazarı Müge Akgün’e konuştu.

Türkiye’de yatak arzındaki artışın bir öncelik olmadığını belirten Ahmet Barut, 150 yıl sonra Antalya’da hala turizmin yapılabiliyor olması geretiğini blirterek, sektör ve kamunun planlama yapması gerektiğini ifade etti. Barut, “Büfeci zihniyetiyle turizm olmaz. Artık arz önceliğimi olmaktan çıkmalı” dedi.

Akdeniz ve Antalya’da turizminin dünden bugüne vardığı noktayı kısaca özetleyin desem neler söylersiniz?

Mutlaka eleştirilecek çok yönü olsa da Antalya’ya genel hatlarıyla baktığımızda iyi bir noktada olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye bugün dünyada en çok turist çeken, en çok turizm geliri olan on ülkeden biri. Antalya da Akdeniz’deki Mayorka ile birlikte kitle turizminde en önemli destinasyon. Yılda 12 milyon turist gelmiş geçen sene.

Bu yıl azaldı mı sayı?

Yok, yüzde üç dört artıda. Neticede çift haneli turistin geldiği Akdeniz’deki en önemli yer. Mayorka biliyorsunuz küçücük bir ada. Antalya’nın ise hala büyüme potansiyeli var. Tabii ki gelirimiz de bu oranda artıyor. Turizm gelirlerinin üçte birden fazlası Antalya’dan geliyor. Nitelikli yatak kapasitesinin, birçok uçak şirketinin üssü, tedarik merkezi. Antalya’da bir turizm yatırımını il sınırları dışına çıkmadan yapabilirsiniz.

Eleştirilecek yönlerine gelirsek?

20 sene önce arzı yükseltmek çok önemliydi. Ama artık önceliğimiz o olmaktan çıkmalı. Ama hala önceliğimiz oymuş gibi arz artıyor. Bu da kaliteyle doğru orantılı gelirimizi arttırmamızı engelliyor.

100 bin yeni yatak bir senede bile yapabilirisiniz bu parayla olur ama bu sayı için nitelikli personeli bir anda nereden bulacaksınız? Yol, su elektrik gibi alt yapıyı bir anda nasıl yapacaksınız?

Daha düşük yoğunluklu, kapasiteden ziyade gelire ve sürdürülebilirliğe odaklanmalıyız. Günü birlik gelir önemli ama 150 yıl sonrasını da düşünmeliyiz. Cannes’a 12 yıl kadar önce balayı sırasında gitmiştim 150 yıllık oteller var. Muhtemelen 150 sene sonra da yine turizm yapılıyor olacak. Antalya’da ve Türkiye’nin herhangi bir noktasında bizler de bunu başarabilecek miyiz?

Yatırımlar var ama bir stratejisi yok, neler yapılmalı?

Resort otellerin çok fazla büyük olmaması gerekiyor. İnsanlar artık böyle bir yere geldiğinde sadece beton değil kaliteli hizmet kadar yeşillik de görmek istiyor. Günlük karlar düşünülerek haddinden fazla büyük tesis yapılıyor. Bizler gibi bu işin profesyonellerinin kendinden sonraki kuşakları da düşünmesi gerek.

Kültürümüzün en büyük zaafıdır, günü kurtarmak…

Evet, büfeci zihniyetiyle turizm olmaz. Cannes’dan ne farkımız var ki, buradaki coğrafya oradan daha güzel. 150 sene sonra burada turizm yapacak mıyız, nasıl yapacağız onu planlamalıyız. Bunu sadece devletten, hükümetten beklemekle olmaz. Planlayıp bizim talep etmemiz, devleti zorlamamız lazım.

Yanı başımızda süregelen savaşın olumsuz etkileri hissediliyor mu?

Turistlerin tedirgin olduğunu söyleyebilirim. Mesafenin çok daha yakın olduğunu zannediyorlar. Yurtdışındaki turizmcilerin söylediğine göre de şu an Kıbrıs ve Türkiye bölgede en zarar gören ülkeler. Rezervasyonlarda azalma var.

Turizmin geliştiği bölgelerde hep kalifiye eleman eksikliğinden söz edilir. Antalya’da turizm meslek yüksek okulu var. Turizmciler öğrencilere burs veriyor, görgü ve bilgisi artsın diye yurt dışına yolluyor mu?

Çok yeni yeni başlıyor. Açıkça bugüne kadar bizim yurt dışına yolladığımız çok olmadı. Ama yavaş yavaş bu bilince biz de geldik. İyi personel olmadan iyi hizmet veremezsiniz. İnsan kaynağına daha fazla yatırım yapılmalı. Ancak yurt dışına staja yollamak, çalışma izni almak özellikle Avrupa’da çok zor.

tourmag turizm dergisi

İLGİLİ HABERLER