Avrupalı turistler durgun suları sever

Yazar Kemal Sinmez

Geçen yıl yaz başında yapılan seçimler sonrası başlayan fırtınalı dönem, ülkenin durgun denizlerini bulandırdı. Bulanık sularda yüzmeyi sevmeyen Avrupalı turistler, hemen rezervasyonlarını durgun suların olduğu İspanya, İtalya, Fransa, Yunanistan, Portekiz gibi ülkelere yönlendirdiler. Çünkü bir yıllık tempolu çalışmanın arkasından dingin bir tatili hak ettiklerini düşünüyorlar ve dinlenmek istiyorlar.

Dinlenmenin birinci kuralı, beynin düşüncelerden uzak olması ve sakinleşmesidir. İşte bu yüzden stabil bir hayat süren Avrupalı turistler; risklerin minimum olduğu, kendilerini güvende hissedecekleri ülkeleri tercih ederler. Bazen fiyat, hizmet standardı ve kalitesi ikinci planda kalır. Hayat daha önemlidir. Yeniliğe çok önem vermeyebilirler. Zaten kendileri asırlık binalarda yaşarlar, çeyrek asırlık mobilyalar kullanırlar, değişime çok açık olmazlar, can güvenlikleri çok önemlidir, hayatı hiçe sayıp ucuz malın peşinde koşmazlar yani fırsatçılık yapmazlar. Onlar zaten ucuz almayı bilirler, çünkü bu işin kitabını yazmışlar.

Avrupalı turistler

Biz Türkler sıcakkanlıyız, hareketliyiz, risk almayı severiz. ‘Neden?’ diye sorgulamadan çağrılara kulak verip, uygulamayı yaparız. Benzerlerinde defalarca aç kalmış olsak bile davetlere sorgusuz katılırız. “Atın ölümü arpadan olsun”, “Bedava sirke baldan tatlıdır” gibi atasözlerimizi öngörerek, ucuz ve yüksek riskli girişimlerimizde ya paramızı ya da hayatımızı kaybedebiliriz. Sonrasında “Kader böyleymiş,  kalan sağlar bizimdir” diyerek hayata devam ederiz.

Avrupalı mı? Avrupalı bunların hiçbirini yapmaz. O uzun yıllarca denenmiş, güvenilirlik testlerinden geçmiş kalite belgesi ile onaylanmış uygulamaları tercih eder.

2016 turizmde kayıp yıl. 2016 sadece kendini mi kaybetti acaba, yoksa kendisinden sonra yeni doğacak bebeklerini de mi kaybetti? Göstergeler ve veriler bize açık açık söylüyor ki bebek 2017 yılı da kayıp, onun bebeği 2018 ise sürüncemede. Neden mi? Baştan söyledik, Avrupalı durgun suları sever. Fırtınalarda uygun limanlara sığınır, kabuğuna çekilir. İşte 2016’da Avrupalıların Türkiye turizm yaklaşımı böyle oldu. Biz kendi ülkemizde fırtınalarla boğuşurken onlar dingin limanlarda, durgun sularda tatil yaptılar. Bu süreçte bize olan sevgilerini, Türkiye’de güvenli tatilin ne kadar keyifli olduğunu belirtirlerken, diğer taraftan kendi havalimanlarında Türkiye’deki tatilleri hakkında olumsuz yorum  yapmaktan çekinmediler.  Bu yorum/yorumlar belki bir süre orada kalıyor sonra kaldırılıyor ama bu esnada tüm dünya basınına yayılmış oluyor ve maalesef her çamur duvarda bir iz bırakıyor.

turist

Geçen yıl Kasım ayındaki uçak vakası ile yok seviyesine kadar indirgenen Türk-Rus turizm ilişkileri, 9 Ağustos’ta gerçekleşen tarihi zirve ile iyileşme yolunda hızla ilerliyor. Beklenen iyileşme gerçekleştiğinde ortalama yıllık 5-6 milyon dolayında Rus vatandaşının Türkiye’de tatil yapması bekleniyor. Bu değerler Antalya, Muğla bölgeleri için müthiş önemli rakamlar. Peki İstanbul?  Yılda 15 milyon turist ağırlamayı hedefleyen İstanbul ne olacak? Beklenen turistin yüzde 60 civarındaki bölümü Avrupa’dan geliyor. Rus yakınlaşması ile Avrupa çatışması arasına sıkışan Türk turizmi bana bir filmin adını hatırlatıyor.

THE THIN RED LINE – İNCE KIRMIZI HAT

Temmuz sürecinden sonra zor bir dönem yaşayan Türkiye turizmi, yeni ilişkilerini ince kırmızı bir hat üzerinde sürdürüyor. Bu dönemdeki denge o kadar önemli ki, bir taraftaki fazla yaklaşma diğer tarafı uzaklaştırabiliyor. Ülke sınırlarımızın kuzeybatısında güven ortamı bekleyen Avrupa, kuzeydoğusunda son ziyaretle ilişkileri yumuşayan Rusya ve güneydoğusunda bizlerle benzer yapıya sahip olmalarına rağmen Türkiye’ye gelmeye çekinen Ortadoğu. Bu bölgeler arasındaki ilişkilerin dengelenmeye çalışıldığı ince kırmızı hat.   2016’nın son çeyreğindeki gelişmeler, 2017 için yeni umutlar doğuracak. Bu umutlar yeni yılda turizme yatırım yapanları yeteri kadar mutlu etmeyeceği gibi, turizmden geçinen yüz binlerce kişiye de yeterli gelmeyebilir.

Bu süreçte Türk turizmine etkisi olan tüm lider ve yöneticilerimizin söz konusu ince kırmızı çizginin her iki yönünü de düşünerek hareket etmeleri gerekmektedir. Bu dönemde alınacak yeni kararlarda tıpkı Rusya gibi Avrupa ile de yakınlaşmanın turizme büyük katkıları olacaktır. Hatta Avrupalının olduğu yerde tüm Dünya olur diye düşünürsek, bu bölge ile yakınlaşmamıza bağlantılı olarak Amerika, Japonya ve diğer Uzakdoğu ülkelerinin de yeniden ülkemize gelmelerini sağlayabiliriz.

Yeni dönemde sıcak ilişkilerle sularımızı durgunlaştıralım. Turistler durgun sularda yüzsünler. Onların huzuru yerinde olsun, bizim kazancımız bol olsun…

tourmag turizm dergisi

İLGİLİ HABERLER