Art Basel gözüyle koleksiyoncular – 2023 Uluslararası Sanat Pazarı

Yazar Bikem de Montebello

2023 yılını yeni uğurlamışken sanat pazarının yıllık özetini herhalde düzeltme, azaltma, ayarlama ve anlamlandıramama olarak yapabiliriz. Dünya hala Ukrayna savaşının yarattığı jeopolitik gerilimler, yüksek faiz, enflasyon ve ekonomik durgunlukla boğuşuyor; tam kontrol altına alıyorum derken ucuna İsrail-Gazze savaşının kaygıları, bir de üzerine tuz, biber, çevre sorunlarını ekleyerek, yeni bir hesap kitap ve belirsizlik dönemine giriyor.

Pazarlardaki düzeltmeden kastımız, 2022 gibi büyüme patlaması yaşamış bir yıldan sonra özellikle pazarın değişik dilimlerinde fiyat ayarlamalarının, satış kanallarında geçişlerin olmasıdır. Pazarın aşağı yukarı yarısını oluşturan mezat satışlarında yılın ilk yarısında gerçekleşen yüzde18’lik düşüş, hem koleksiyoncuların direkt galeri satışlarına daha itibar göstermesi hem de genel olarak çok yüksek fiyatlı segmentte yaşanan fiyat düşüşlerinin sonucudur. Şöyle ki, 2022’deki toplam mezatların en pahalı 100 eseri 4,1 milyar doları görmüşken, bu sene bu toplam ancak 2,4 milyar doları buluyor. Bunun da en önemli sebebi, en pahalı eserlerin artık daha az pahalı olması. Yani 2022’de 100 milyon doların üzerinde 6 eser satılmışken, 2023’ te bu rakam 2 sanat eserine düşüyor. Daha da somutlaştırırsak, bu sene mezatlarda satılan 11 adet Andy Warhol tablosunun toplam değerinin (81,4 milyon dolar), 2022’de sanatçının 195 milyon dolar rekor fiyata satılan “Shot Sage Blue Marilyn” tablosunun değerinin yarısı bile etmemesidir.

Diğer taraftan, “ultra çağdaş” yani 1975 yılı sonrası doğumlu sanatçılara ilgi, hem sosyal medya tıklamaları hem işlerinin birincil ve ikincil piyasalardaki değerleri açısından artmaya devam ediyor. Birleşmiş Milletler kıvamındaki bu genç kuşağın Yuang Fang, Alia Ahmad, Francesca Mollet, Bibi Lei, Bill Braun, Leonard Baby gibi sanatçıları pazarın genel trendlerini biraz değiştiriyor olsa da sonuçta dünya sanat pazarı dediğimizde büyük çoğunlukta “tablo”, ulta genç kuşakta soyut ağırlık kazansa da “figüratif”, ultra çağdaş kadın sanatçılar kendi kategorilerinde çoğunlukta olsa da “viril”i anlamamız gerekiyor.

Carlos Cruz-Diez, "Environnement Chromointerférent", Art Basel
Carlos Cruz-Diez, “Environnement Chromointerférent”, Art Basel Unlimited 2023…

2023’ün en büyük kaybedeni, birincil ve ikincil piyasalardaki tepetaklak düşen satışlarıyla sanat NFT’leri. 2021’den beri en düşük seviyesine gerileyen sanat NTF’lerinin alıcıları, 40.000’den 2000 kişiye düşmüş durumda. Koleksiyoncuların portföylerinde dijital sanatın payı düşerken, yerini daha klasik mecralara, özellikle tablolara bırakıyor.

Art Basel ve UBS’in 11 bölgeden 2 bin 828 yüksek gelirli, high-net-worth (HNW) koleksiyoncuyla yaptığı anket (UBS Survey of Global Collecting) de aynı şekilde, servetini bir yılda üçte bir oranında büyütüp, 221 milyar dolara ulaştıran LVMH’in sahibi Bernard Arnault istisna olsa da milyarderlerin daha az milyarder (varlıkları 2022’ye göre yüzde 12 azalarak), milyonerlerin daha az finansal varlık sahibi, sanat eserlerinin ise onların toplam varlık portföylerinde geçen seneye oranla daha az paya tamim olduğunu (yüzde 23’ten yüzde 19’a düşerek) gösteriyor. Keza 1 milyon dolar üzeri sanat eseri alan koleksiyoncuların oranı, yüzde 12’den yüzde 4’e düşüyor.

Ancak 2023’te koleksiyoncuların güveni yerinde. Uluslararası sanat ticareti de canlılığını korumaya devam ediyor. Kredi faizleri yüksek olsa da alımların krediyle finanslandırılma oranları düşmüyor. Çinli koleksiyoncuların pandemi sonrası zor ama güçlü dönüşü ve Hong Kong, İngiltere ve Amerika pazarlarının dinamik yapısı, yüzde 74’ten yüzde 58’e gerileyen fuar satışlarını dengeliyor. İnsan kontağı önem kazanıp, internetten alımlar ciddi düşüşe geçerken; tatil-gezi kıvamında özellikle Fransa-Japonya galerilerine yapılan ziyaretler, (koleksiyoncuların yüzde 84’ü sanat eserlerini bizzat gidip galerilerden kendilerinin aldıklarını beyan ediyor) sanat eseri alımında deneyimleme ve fiziksel kontağın ne derece önemli olduğunu gösteriyor.

Art Basel

Sanat pazarı ve lüks pazarının göstergeleri paralel gidiyor. Hermès, Prada, Hugo Boss, Monclair, 2023’te satışları hala bir yıl öncesine göre yüzde 25’in üzerinde artan süper markalar. Ancak genel olarak lüks pazarı büyümeleri normalleşiyor, büyük grupların hisseleri değer kaybediyor. LVMH’in yılın üçüncü çeğreği bilançosu, hisselerinin yüzde 25 düşmesine yol açıyor.

Başkanı Noah Horowitz tarafından global sanat pazarındaki en önemli yıllık aktivite olarak tanımlanan Art Basel, sanat pazarında dominant bir lüks marka. İnsanların özellikle tanınmış mezat evleri ve fuarlardan alışveriş yapıyor olması, ayrıca deneyimlemeyle motivasyonun gittikçe önem kazanması, Art Basel’a da dünyanın en önemli sanat fuarı ve “marka” olmanın sınavını verdirtiyor. Öncelikle içerik geliştirici olmak, tüm fuarların artık anahtar kelimesi. Sanat fuarı, bugün Zeitgeist’i değiştirecek güçte kültürel oluşumların bir araya geldiği ticari bir etkinlik. Dolayısı ile birçok kültürel konuya, müzik, moda, tasarıma dokunması lazım. Sanat pazarındaki payı düşen fuarcılığa yeni kan, onu sanat pazarı olmaktan öte, aynı diğer lüks pazarlarında olduğu gibi müşterilerine her şeyden önce mutlak memnun kalacakları bir deneyimleme  sunma isteğinden geliyor. Tesadüf değil, en yakın rakibi New York, Londra, Los Angeles ve Seul‘de düzenlenen fuarlarıyla Frieze’in yeni sahibi, Hollywood eğlence endüstrisinin duayenlerinden Endeavor grubu, bu yatırımıyla gösteri dünyası ve sanatı birleştirmeyi hedefliyor.

Bu koşullar altında 2020’deki pandemiyle beraber Art Basel, yani İsviçre kökenli MCH gurubu, 126 milyon dolar zararı da hesaba ekleyerek hisselerinin büyük kısmını medya devi Fox TV’nin varisi James Murdock’a (Loupas Systems) sattığında medya, eğlence ve şov dünyasının fuarcılığın yeni geleceği olduğunu kabullenmiş oluyor. Art Basel fuarcılığının sabıkası, yani katılım maliyetinin galeri yıllık cirolarının dörtte birine varacak pahalılıkta olması, galerilerin neyi sergileyeceklerine kadar her şeyi kontrol eder otoriter yapısı, VIP listelerindeki isimler dışında gözünün kimseyi görmemesi ve çok uzun süredir güçlü olmanın verdiği şeffaf ve eşitlikçiliğin esamesi okunmayan kendini beğenmiş tutumu bu durumda nasıl düzelir bilmiyoruz, ancak bunun şüphesiz yeni bir başlangıç olduğunu söyleyebiliriz.

Art Basel

Dünyada dört fuardan oluşan Art Basel, Paris, Hong Kong ve Miami Beach’in bu seneki ortak özellikleri, pazarın barometresi olmanın bilincinde ziyaretçilerine her kapılarını açtıklarına önce bir satışların yavaşlaması, balon fiyatların patlaması, yoksa sanat hala bir ekonomik koruma yöntemi olmaya devam etmiyor mu gibi kaygılarla hop oturup hop kalkılması, sonunda ön açılış günlerinin önemli satışlarıyla bir oh çekip, bu anları pazarlarda güveni bir kez daha yenileyen zafer anlarına dönüştürmeleri. Bu sene gördüklerimiz:

Art Basel – Basel: Gerçek anlamıyla fuar ve pazar barometresi

Satışlar burada da genelde 1 milyon dolar seviyesi altında gerçekleşen bu seneki Frieze ve mezatlara paralel daha düşük. Alıcılar almak için daha çok zaman harcıyor ve düşünüyor, satıcılar da bir o kadar daha fazla çalışmak durumunda kalıyor. Yıllarca spekülatif sanatçılara kolayca akan para, koleksiyoncuların güvenli yatırım mavi çip sanatçıları tercih etmeleriyle yön değiştiriyor. Diğer yandan, birincil pazarda oturmuş galerilerin piyasaya sürdüğü 30 yaş kuşağı genç sanatçılarda sipariş kuyruğu var. Unutulmuş ve şimdi gündeme gelen kadın, etnik kökenli ya da kariyerinin ortalarında sanatçıların kaliteli işlerinin tekrar bulunup çıkarılması, orta fiyat segmenti pazarı büyütmeye ve geniş bir alıcı havuzu yaratmaya yarıyor. Büyük galerilerin daha da büyümesinin gerektiği bu piyasada finansman ihtiyacını karşılamak için galeri yapılarında da değişiklik var. Örneğin; Fransız galerisi Perrotin, hisselerinin yüzde 60’ını yine Fransız Colony Investment Manager emlak ve özel sermaye şirketine devrediyor.

Açılışı dev ekran projeksiyonuyla Refik Anadol, iklim krizi temasını Art Basel’a taşıyarak yapıyor. Dünyada Patagonya’dan Grönland’a kadar yok olan buzulları anlattığı ve Basel tiyatrosunun ön cephesinde 3 gece boyunca sürekli gösterilen film “Glacier Dreams”in devamı, Londra’da Serpentine Gallery’de Kasım-Şubat 2024 tarihleri arasında sergilenecek. Internet ve arşivlerdeki 100 milyon görüntüyü algoritmalar sayesinde tarayan Anadol, bu çalışmasına kendi İzlanda, Grönland ve Antarktika’da çektiği resimleri de ekliyor. 4 yıl araştırma gerektiren ve yapay zeka modelleri de kullanılan bu çalışma kapsamında ayrıca, hepimizin bir eşantiyon sayesinde koklayabildiği, eriyen bir buzuldan çıkan taze su kokusunu anımsatan bir parfüm üretiliyor.

Önemli satışlar; Gerhard Richter – “Strip Tower” 2,5 milyon  dolar, Louise Bourgeois – “Spider” heykeli 22,5 milyon dolar, Philip Guston 9,5 milyon dolar, Joan Mitchel’in soyut ekpresyonist multi paneli 14 milyon dolar. Hauser & Worth’un toplam satışı 57 milyon dolar, açılıştaki toplam 245 milyon dolar satışı gerçekleştiren ise sadece 6 galeri. Kimse Aquavella standındaki bir türlü satılmayan 60 milyon dolarlık Rothko’dan ya da Landau Galeri’de geçen sene 9,9 milyon dolara alınan, ancak şimdi 25 milyon dolardan müşteri bekleyen Picasso’dan bahsetmiyordu.

Art Basel esnasında her yeni kuşakta önemi bir kat daha artan Basquiat’nın çok az görülmüş 8 tablosu, Beyeler Foundation sergisinde ilk kez birbiriyle buluşuyor. Bundan 40 sene önce 1982’de yaratılmış “Modena Tabloları”, İtalyan galerist Emilio Mazzoli tarafından Modena’ya davet edilen Basqiuat‘nın, 1 hafta içinde 8 dev tual çalışması ancak para konusunda anlaşamadıklarından serginin iptali ve  tabloların birbirinden ayrı bambaşka yerlere satılmalarını anlatıyor. Sadece sigoratalanma değeri 800 milyon dolar olan bu sergiyi görmek bizler için başlı başına bir ayrıcalık.

Basquiat – “Modena Tabloları”

2021 yılındaki toplam 439 milyon dolarlık satışıyla sanat pazarının süperstarı ünvanını kazanan Jean-Michel Basquiat’nın sırrı, resim ve yazıları bir araya getirme tekniğiyle tam da günümüz popüler kültürüne hitap eden, sosyal ve ekonomik adaletsizlik söyleminde aslında zamanının önünde olan tarzı. 1988’de daha sadece 27 yaşındayken aşırı doz uyuşturucu sonucu hayatını yitirse de grafitiden süperstarlığa uzanan 8 yıllık kısacık sanat hayatına sığdırdığı 3000 eserin fiyatı bugün sadece yükselişte. “Moon View”, mayıs ayında Sotheby’s tarafından 10,8 milyon, “El Gran Espectacolo” (The Nile) ise Christie’s tarafından 67,1 milyon dolara satıldı. Altın yılı 1982 kabul edilen sanatçının en pahalı eseri, 110 milyon dolara ulaşan 1982’ye ait bir kurukafa tablosu.

1984’de kız arkadaşı Paige Powell ile kendini, birbirini muzla besleyen iki şempanze olarak görüntülediği ve Sevgililer Günü hediyesi olarak ona armağan ettiği, bugün değeri 6,5 milyon dolara varan tablo ise bahsedebileceğimiz en romantik eseri. Catalogue Raisonné’si olmadığı ve ilk işlerini karton, kapı, kağıt, duvar gibi dağa taşa yaptığından dolayı ölümünden sonra birçok müze skandalı ve taklide yol açan, kelli felli bir komiteyi hangi eser gerçek, hangisi sahte diye 20 yıl uğraştıran, daha o zamanlar Gagosian tarafından keşfedilse de estate’i hala babası Gerard tarafından idare edilen, Dr. Martens, Coach gibi cool markalarla genç kuşaklara taşınan, Jay-Z , Lil Nas X ve Rick Ross’un rap liriklerinde sıkça yer alan, U2, Leonardo DiCaprio, Johnny Depp gibi karizmatik koleksiyonculara sahip harika çocuk Basquiat, 20. yüzılın en önemli sanatçılarından biri olmayı bileğinin gücüyle hak ediyor.

Basquiat- Portrait of Andy Warhol as a banana (Louis Vuitton Foundation)
Basquiat- Portrait of Andy Warhol as a banana (Louis Vuitton Foundation)

Kunstmuseum Basel ise Alman sanatçı Andrea Büttner’in 15 yılda oluşturduğu 90 işten oluşan geniş kapsamlı solo sergisini Art Basel döneminde açıyor. Doktorasını utanç teması üzerine yapan, yoksulluk, manastır varoluşçuluğu gibi konuları sıkça işleyen, felsefe ve sanat tarihi kökenli derin sanatçı, sergideki “Ekmek Tabloları” (Bread Paintings) adını verdiği gravürlerinde, göçebe sezonluk işçilerin Berlin yakınlarındaki bir hasatta başlarında takkeleriyle yere nasıl eğilip kuşkonmazları topladıklarını, bu halleriyle nasıl dilenci ya da dua eden rahipleri andırdıklarını çizimliyor. Kendisinin resim yaparak, onların ise bu şekilde çalışma mecburiyetli hayatını sorgulayan Büttner’in çalışmaları, fuarın genel şaşalı ortamında bir zıtlıklar vahası oluşturduğu gibi sanatçı buraya sadece arkadaşları ve diğer sanatçıları görmeye geldiğini ve orada sanat aramadığını söyleyerek, fuarı entellektüel snobe etmekten de geri kalmıyor.

Andrea  Buttner - "Bread Paintings" (Kunstmueum Basel )
Andrea  Buttner – “Bread Paintings” (Kunstmueum Basel)

Paris + par Art Basel: Sanatın ağır topu romantik Paris ve sanat şöleni

20-22 Ekim tarihlerinde ikincisi gerçekleşen Paris + par Art Basel fuarının açılışında en çok konuşulan konu, her ne kadar İngiltere, Fransa’nın iki katı büyük bir sanat pazarına sahipse de Paris’in yeni sanat merkezi ünvanını alması. Brexit sonrası gelen bu yeni kültürel canlılık, mass turizmin (özellikle “Emily in Paris” tarzı TV dizilerinin de etkisiyle) geri gelmesi ve Paris’in asla değişmeyen romantik ve dünyanın en güzel şehri olma ünvanıyla birleşince, birçok yeni galeri de şehre geliyor. Orta fiyat seviyesinde pazarın büyüdüğüne işaret: 38 sanatçıyı temsil eden İngiliz galeri Modern Art by Stuart Shave, devasa bir dairede randevu üzerine gezilen yeni bir model uygularken; dünyada 15 galeriye sahip ve 116 sanatçıyı temsil eden İsviçreli galeri Hauser & Wirth, Avenue François I’deki 800 metrekarelik galerisinin açılışını Afro-Amerikan sanatçı Henry Taylor sergisi ile yapıyor. Jerôme Poggi’nin Cente Pompidou karşısındaki 600 metrekarelik mekanı ve Place des Vosges’ta ekim ayından beri faaliyet gösteren Brezilyalı Mendes Wood da birkaç diğer örnek.

Paris + par Art Basel
Paris+ par Art Basel 2023

Sadece gelen yeni galeriler değil, bu esnada şehrin önemli özel sanat kurumları Fondation Louis Vuitton (Pace Gallery’nin sanatçısı Rothko retrospektifi), Bourse de la Commerce, Fondation Cartier ve müzeler önemli retrospektifler sergiliyor, fuar geniş bir şehir programıyla ayrıca destekleniyor. Palais d’Iena, Daniel Buren ve Michelangelo Pistoletto’nun (Galleria Continua’nın sanatçısı) sergisini; Musée d’art Moderne de la Ville de Paris, Ana Eva Bergman’ın tablolarını (Jerôme Poggi’nin sanatçısı); Institut de France, Sheila Hicks’in tekstil heykelini sergiliyor. Place Vandôme’un göbeğine oturtulan 7,6 metre boyundaki “Dalga” (Wave) isimli mega alüminyum heykel, Urs Fischer imzası taşıyor ve elde yoğrulmuş ufacık bir kil çamurun binlerce defa büyütülmesinden elde ediliyor. Eser, Gagosian tarafından 6 milyon dolara satılık.

Urs Fischer – “Wave” (Place Vendôme)

Genel görüş, fuardaki işlerin kalitesinin daha yüksek olduğu, daha düşünülerek sergilendikleri, dünyanın her tarafından insan çekebilmeyi başarması, bu sene ikincisi düzenlenen fuara koca bir aferin aldırtıyor. Koleksiyoncular, çünkü öncelikle araştırmacılar, yatırım yapacakları sanatçıyı önceden araştırıyorlar. Ayrıca “connoisseur”ler, en iyi sanatçıların en iyi işlerini arıyorlar. İşin finansal ve yatırım yönü de var, ancak esasında kendi zevkleri, kendilerini gerçekleştirmeleri, kendi imajları ve kendine odaklı motivasonyarı için sanat koleksiyonlarını bir araya getiriyorlar.

Paris’in Basel’a oranla çok daha önemli, katmanlı, merkezi, derin ve tarihi bir kültür ve sanat merkezi olması, Art Basel’in Paris versiyonuna önemli bir “şehir” kaldıraç desteği veriyor. Koleksiyoncuların Paris’te daha çok zaman geçirmek, sanatçıların ise Paris’te mutlaka sergi açmayı istemesi gibi bileşenler dışında en büyük başarısı, günümüz insanlarının güzelliğe ve tarihi değerlere dönük kalplerine, bugünün deyimiyle “deneyimsellik” dozunu damardan veriyor olması. Geçen sene Emmanuel, bu sene Brigitte Macron tarafından ziyaret edilen, her kuşaktan sanatçının yer aldığı, son yılların en dinamik fuarından birçok stand, getirdiklerinin tamamını satarak dönerken, konu Paris olunca sponsorların, Art Basel’ın banka ve finans destekli dünyasının aksine Galeries Lafayette ve Louis Vuitton gibi moda ve lüks dünyası markaları olması da gözlerden kaçmıyor.

Palais d’Iena- Pisteletto ve Buren

Art Basel Miami Beach: Eğlence, lüks, moda ve kırmızı halı

2002’de derin cepli Kuzey ve Güney Amerikalılar, aslında eğlence ve gösteri için geldikleri Miami’de hiç anlamadan kendilerini birden fuar koridorlarında hevesli bir sanat alıcısı olarak bulduklarında, Art Basel Miami Beach’in rengi ilk yılından itibaren belli oluyor. Miami’nin kültürel fenomeni, nam-ı diğer “fun fair” eğlence fuarı Art Basel Miami Beach’in en önemli özelliği; moda, lüks ve Hollywood dünyasının içeriğindeki ağırlığı. Serena Williams, Leonardo DiCaprio, Shakira gibi bu seneki açılışa katılan yıldızlar geçidi, katılınabilecek ve katılınması gereken aşağı yukarı 1000 davetin olduğu VIP günleriyle Art Basel Miami Beach, 8-10 Aralık 2023 tarihlerinde düzenlendi.

LVMH’in Moore binasındaki “kültür evi”, Louis Vuitton’un ünlü mimar Frank Gehry imzalı kapsül koleksiyon “Capucine” çantaları, moda ve lüks dünyasının katılımından anekdotlar. Belki de en sembolik olanı, özellikle de fuarda kolay yürüyebilmeniz için 175 dolardan satılan, Roger Federer’in de yatırımcısı olduğu ON marka spor ayakkabılarının tasarımı, limited edition beyaz-pembe sneakerlar. Art Basel’in ilk moda ürünü, sanatla tabi ki bağlantılı. Çünkü sneaker’in pembesi, şu anda New Work Highline’da sergilenen İsviçreli sanatçı Pamela Rosenkranz’ın devasa pembe ağacı.

Art Basel sneakers

Fuarın öne çıkan satışları, 20 milyon dolara Hauser & Wirth tarafından satılan Philip Guston’un “Painter in the Dark” tablosu. Yirminci yüzyıl Amerikan sanatının ikonlarından sayılan, şu anda Londra Tate Modern’da retrospektifi gündemde olan sanatçının kariyerinin zirvesindeyken yaptığı, gece yarısı elinde fırçaları, ressam bloku yaşayan düşünceli otoportresi, sanatçı tereddütleri, zorlukları ve ilham arayışlarını anlatan en dürüst ve alçakgönüllü sanatçı tanımlaması. Bir diğeri ise David Zwirner galerisinin 9 milyon dolara sattığı (bu vesileyle bir önceki 6,3 milyon dolarlık mezat satış rekorunu da kırdığı), Güney Afrikalı sanatçı Marlène Dumas‘nın 17. yüzyıl Hollanda stili grup portreciliğinden esinlenen, okula giden 4 genç öğrenciyle aslında kişilik karmaşalığımızı resmettiği “The Schoolboys” tablosu.

Philip Guston – "Painter in the Dark"
Philip Guston – “Painter in the Dark”

Fuarın satılmayanı ise sanatçının ailesi tarafından 45 milyon dolar satışa sunulan, Frank Stella’nin 1958’de 22 yaşındayken yaptığı siyah resim, yani kariyerinde çok önemli, dolayısıyla kendine saklamış olduğu, daha sonra yaptığı boyanmamış beyaz ve siyah şeritlerden oluşan tablolarının ilki, “Delta” isimli fuarın en pahalı tablosu. Diğer önemli satışlar; Greg Condo’nun yağlıboya tablosu “Smiling Aristocrats” 2,35 milyon dolar, Tracey Emin 1,5 milyon dolar, Axel Katz 1,4 mliyon, De Kooning 7-8 milyon dolar, Elisabeth Peyton 1,3 milyon dolar, Georg Baselitz 1,6 milyon, Robert Rauschenberg 1,7 milyon dolar şeklinde.

Art Basel Miami Beach 
Art Basel Miami Beach 

Art Basel’in “Unlimited” bölümünün dengi “Meridiens” bölümünde, Miamili yerli ressam Reginal O’Neil’in ilk heykeli, devasa çellocu “The Cellist” göze çarpıyor New Orleans’tan aldığı ufak boy hediyelik eşyanın büyütülmüş hali, sırtını fuar alanına dönmüş, müziğini çalan bir siyah müzisyeni gösteren heykel, siyahların beyazlarla aynı haklara sahip olmadıkları Miami Beach’te çalıp, Overtown’da oturmak zorunda kaldıkları günlere gönderme yapıyor.

Reginal  O’Neil - "The Cellist"
Reginal O’Neil – “The Cellist”

Ai Wei Wei’in, Rönesans sanatçısı Giorgione’nin ünlü “Uyuyan Venüs” tablosundan esinlenerek dizdiği plastik legolardan yaptığı büyük boy 860.000 dolarlık eser, klasik Rönesans ustasının güzellik anlayışıyla Lego gibi seri üretim estetiğini bir araya getiriyor (Continua Gallery). Kendinden çokca söz ettiren İngiliz Amerikalı sürrealist ressam Emma Webster’in 80-175.000 dolar arasında satılan büyük tabloları, sanal gerçeklik kullanılarak yaratılıyor. Sanatçı Oculus, Blender gibi yazılımlarla hazırladığı, bazen üç boyutlu tiyatro ışıklarıyla aydınlattığı yapay manzaraları, daha sonra tuvale tablo olarak boyuyor. Dışarının olmadığı bu öbür yerler mistik, fantazi ve rüyavari, ancak bu dünyadan da parçalar bulduğumuz dramatik bir dünya ya da bir başka dünya vizyonu yaratıyor (Perrotin).

Bir tuhaf dünya

Art Basel’in bilinirliği kendinden büyük, yapılan yatırımlarla marka potansiyelini gerçekleştirecek daha çok mesafe var. Ancak anketlere göre koleksiyoncular pandemi sonrasında artık daha az seyahat ediyor, yılda daha az sayıda fuara gidiyor (pandemi öncesi 5 iken şimdi 4), daha az sanat etkinliğine katılıyor (yılda toplam 41 sanat aktivitesi yerine sadece 34). Pazarlar Asya’ya bel bağlamışken, Çin seneye büyüme hedefini sadece yüzde 5 olarak veriyor. Kore, çağdaş sanat galerileri ve fuarların son zamanlarda en çok yatırım yaptığı pazarken (Frieze fuarı, Perrotin Pace, Ropac, White Cube, Whitestone galerileri); pazar büyüklüğü bu sene geçen senenin ilk yarısına oranla yüzde 68 küçülüyor.

Sotheby’s Hong Kong ekim müzayedesinde birçok eser satılmadığı gibi Long Museum, Şanghay Modigliani’nin “le Portrait de Paulette Jourdain” tablosunu 2015’teki fiyatından 8 milyon dolar daha düşük, 34,8 milyon dolara satıyor. Yönünü anlamlandıramadığımız bu tuhaf gidişatta yazımızı, yine Art Basel Miami Beach’ten gelecek Venedik Bienali’nin Amerika payvonunun sanatçısı Jeffery Gibson’un büyük ebatlı, boncuk işli tablolarından 120.000 dolara satın alabileceğiniz “Love Me With All My Faults (2023)” misali tuhaflıklarına rağmen Art Basel ve sanat dünyasını sevmeye devam ederek bitiriyoruz.

tourmag turizm dergisi

İLGİLİ HABERLER